Bir Doğum, Bir Ölüm, Bir Mücadele – Cansu N. Nazlı

Sistem adamı dövdü
Sistem kadını ezdi
Çocuk sistemi gördü

Aydın Adamoğlu

Perşembe öğleden sonra gelen bir telefonla Ercan Havaalanı’nda buluyorum kendimi. CAS çalışanlarının havaalanı önündeki eylemi engellenince çemberin kenarında şemsiyeleriyle durmaya çalışan eylemcilere polis izin vermiyor. Yere herhangi bir şeyi çakmadıkları, bu suretle sabitlemedikleri sürece herhangi bir izin almaya gerek olmadığını polise anlatmak için oradayken polis tarafından yapılan müdahale sonucu yaralanan çalışanlar olduğunu öğreniyorum.

Devlet hastanesinden rapor almaları gerektiğini söylüyorum, benim de onlarla beraber gitmemi istiyorlar. Gidiyoruz. Bu sefer de hastane polisi zorluk çıkarıyor. Zaten travmatik halde olan insanlar bir de bunlarla uğraşmamaları, bu rapor alma prosedürünün değişmesi gerekliliğini yine iliklerime kadar hissederken rapor yazılmasını bekliyoruz.

Beklerken polis tarafından darp edilen eylemci kadının gözlerinden yaşlar boşalıyor. Bugüne kadar ailesinden, yakın çevresinden görmediği şiddeti, sokak ortasında erkek bir polisten gördüğünü, görüntüleri görünce yaşlı anne babasının kahrolacağını söylüyor. Boğazım düğüm düğüm oluyor, yutkunamıyorum. 2 tane evladı olduğunu, 2 aydır ödenmediği için yaşadıkları maddi zorlukları anlatıyor. İçim üzüntüyle karışık öfkeyle doluyor. Uzun, ısrarlı bir bekleme sonrası bir rapor temin ederek hastaneden ayrılıyoruz. Telefon numaramı alan kadının numarasını benim de kaydetmem için çaldırmasını rica ediyorum.

“Telefonlarımız da kesik” diyor. Bunu o an düşünemediğimden için için kendime kızarken kocaman boynuma sarılıyor. Ne işim gereği yapmam gerekeni yapmış olmak, ne de kadının bunun için müteşekkir olması içimi rahatlatamıyor.

Neyse ki Bağımsızlık Yolu’ndan yoldaşlarım CAS çalışanlarıyla dayanışmak için yanlarında oldu, ertesi gün bildiri çıkılarak konunun gündemde kalmasına elimizden geldiğince destek olabileceğiz diye kendime telkinlerde bulunurken kafamı dağıtmak için telefona baktığımda okuduğum haberlerle dehşete kapılıyorum.

Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde 15 yaşında bir kız çocuğu doğum yapmış, Elye’de bir kadın kocası tarafından av tüfeğiyle öldürülmüş. Üzerime çöken ağırlıktan bir süre yerimden kalkamıyorum. Dokunsalar ağlayacak gibiyim ama ağlamak da istemiyorum.

Şiddet önleme merkezleri kurmayan, kadın sığınma evleri açmayan, çocuklar istismara uğrayıp öldürülürken çocukları koruyacak hiçbir tedbir almayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlarının hepsinin suratına bağırmak istiyorum: Ellerinizde öldürülen kadınların kanı var!

CAS’ın üzerinden rant elde eden, çalışanları bölerek şirket içerisinde istediği gibi at koşturtan, CAS’ı peşkeş çekmek isteyen, çalışanların yarın ne olacağını düşünmeden bir günde kapının önüne koyan, haklarını arayan çalışanların üzerine polisi süren, işlerine geldiğinde özel şirket işlerine geldiğinde devletindir muamelesi eden bukalemun Bakanların, bürokratların suratına bağırmak istiyorum: Çalışanların ekmeğini silah yapıp alınlarına dayamanızın da kamu kaynaklarını babanızın malı gibi harcamanızın da bedelini ödeyeceksiniz!

Son söz olarak, CAS çalışanları mağduriyetlerini aktarırken “Ben de mağdurum” diye Başbakana ve devletin kadına ve çocuğa yönelik şiddeti önleyici ve koruyucu mekanizma geliştirmesi için kadınlar kapısına dayandığında ‘Alo 183 var, adli yardım yolda’ diye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına iki çift lafım olacak.

İçinde yaşadığımız sistem insanları çalışan sınıf olması ve cinsiyetleri üzerinden eziyor, emeklerini sömürüyor, iş cinayetleri, kadın cinayetleriyle ölümlere sebep oluyor. Yani biz cinsiyetimizden ve sınıfsal konumumuzdan bu sistemde eziliyoruz, aptal olduğumuz için değil. Yönetenlerin ve patronların bu sistemden değil mağdur olmak, ihya olduğunu bilmeyecek kadar saf değiliz.

Şiddet önleme merkezleri kurulana, her bölgeye sığınma evleri açılana, çocukları koruyucu bir mekanizma geliştirilene ve sendikasız çalıştırılmak yasaklanana kadar kadının ve emeğin birlikte özgürleşmesi mücadelesini yükselteceğiz. Evde, iş yerinde, sokakta güvende olana dek, bu konuda hiçbir sorumluluğunuz yokmuş gibi makam koltuklarında öylece oturmanıza izin vermeyeceğiz.

Bu yüzden sizlere tavsiyem, eve ekmek götüremeyen, hayatını, işini kaybetme tehlikesiyle yaşayan insanların sizden icraat beklerken böyle açıklamalar yapıp zekalarını küçümseyerek sabrını sınamayın yoksa gerçekten mağdur olursunuz.

Cansu N. Nazlı
Bağımsızlık Yolu Üyesi