BİR SEÇİM STRATEJİSİ: İÇ SAVAŞ

Bilindiği gibi geçtiğimiz aylarda seçimlerden çok büyük bir oy oranı ile düşüşe geçen AKP’nin, tek başına hükümet kuramaması ve beklediği oyu alamadığından ötürü başkanlık sistemi ile ilgili hayallerinin suya düşmesiyle büyük darbe almıştı…
Giriştiği yapmacık koalisyon arayışları ile hükümet kuramamasından sonra gittikçe hırçınlaştı…
Çok değil daha iki ay öncesine kadar, IŞİD gibi bir örgüte yardım ve yataklığı konuşuluyorken bugün IŞİD’i bahane ederek ülkeyi savaş alanına çevirdi…
Maksadı daha seçim sonuçlarının hemen ardından tartışılmaya başlanmıştı bile…
Maksat belli; özellikle Kürt halkının IŞİD’e karşı bölgedeki elde ettiği zaferi bir yenilgi olarak kabul ettiğinden ötürü, IŞİD’i temizleme adı altında saldırmadığı hiçbir etnik veya siyasal muhalif bırakmadı… Çözüm süreci berhava edilerek bölgesel olarak elde edilen tüm demokratik ilerlemeleri askıya alıp, çatışma/ savaş ortamı hazırlayarak ülkede milliyetçilik üzerinden hazırladığı zemini “milli birlik” adı altında önümüzdeki seçimlerde tek parti olarak çıkmak için kullanıyor…

Her zaman olduğu gibi yine gazetesiyle, radyo ve televizyonuyle tüm anaakım medya kolkola girip şehitler üzerinden savaş çığırtkanlığı yapmakta, güneydoğuda herhangi bir kahveden çıkan yoğun sigara dumanını dahi PKK saldırısı gibi göstererek Kürt halkına karşı düşmanlık yaymaya çalışılıyor…
Bunun en önemli sebebi çok uzun bir zamandır, çözüm süreci ile susan silahların ardından Kürtlerin kendini gerek medya, gerekse kamusal alanda zanedildiği gibi olmadığını gösterdiği için ve 7 Haziran seçimlerinde sanatçısı, işçisi, aydını Türkiye’nin her kesiminden elde ettiği destek sayesinde aldığı oy oranı ile barajı geçmesinin önü tıkanmaya çalışılıyor…
Bu önümüzdeki seçimlerle, geçtiğimiz seçimler arasında konjonktürel olarak çok fark var… Ve bugün yaşanan bu savaş ortamının da bu farklılık ile ilgili bağlantısı var…
Tüm ülke insanının geçtiğimiz seçimlerde medya üzerindeki hegemonya savaşı ile televizyon programlarındaki atışmalarla, açıklamalarla izlediği seçimleri, -ki akp’nin yaptığı onca pisliği görmezlikten gelemeyiz- bugün savaş alanına dönen bir ülkede hergün ölüm haberlerinin geldiği bir seçim atmosferi arasında çok fark var…
İki ay öncesine kadar tek derdi silahların susması ve çözüm sürecinin gelişmesi olduğu iddia edenler bugün sebebi IŞİD ile özdeşleştirerek, yine Kürt halkına yönelik savaş çığırtkanlığı yapılıyor…
Neden?
Seçimlerdeki başarısını baraja endeksleyerek ve sonucundada barajı aşıp istediğini alan bir partiyi bugün terör örgütünün siyasal partisi olarak anlatmaya başladılar…
Yine her yerde “şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganları atılıyor…
Sloganlarla, birbirine verilen gof ve duygusal olarak “milli birlik” çağrısı yapan ne varsa onaylanıyor…
Ancak “milli birlik” denilen şey aslında yok… Hatta dünyanın hiçbir yerinde, tarihin hiçbir evresinde böyle bir örnek yok…
“Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diyorlar; onu ölen kişinin annesine, ya da geride bıraktıklarına sorsak ya…
“Şehit” denilerek ölen insanların geri de bıraktığı kim varsa HERGÜN ölüyor…
Ve o “milli birlik” çağrısı yapan insanlar, ekranlara yansıyan annenin bir tabuta sarılmasını seçim malzemesi olarak kullanıyor…
Halen belli sloganlarla “milli birlik” üzerinden taraf olanlar…
Bu insanları öldüren de, bu ülkeyi “bölen” de Soma’da, Rojova’da, Gezi’de ölen insanların sorumluları ile aynıdır…
Aksini düşünenler bugün bir seçim stratejisi olarak savaş çığırtkanlığı yapanlar kadar ölen insanlar üzerinde sorumludur…