Brecht’in Savaş Karşıtlığı ve Frank’ın Ölümü – Tahsin Oygar

Bugünlerde oluk oluk kan akarken direnme gücü için şiire sarılmak, iyi gelir diye düşündüm.

Frank, Frank’ın ölümünden dokuz ay sonra doğdu. I. Paylaşım Savaşı (Dünya Savaşı) tüm dehşeti ile sürerken Bertolt Brecht Peutinger Lisesi’nde öğrenci idi. Lise yıllarında tanımıştı Frank Wedekind’ı. Wedekind hukuk fakültesi bitirmiş, hukuk yerine şiire, tiyatroya yönelmiş bir yazardı. Bu yazarın savaş karşıtı şiirlerinin yanı sıra burjuva ahlakının saçmalıklarını, küçük burjuvaların yozlaşmalarını, insanın cinselliğinin dürtüselliğine olan bağlılığını konu alan oyunları da vardı. Tiyatro anlayışı ise dışavurumcu ve natüralistti. O dönemlerde Brecht, sıkı bir Wedekind hayranı ve takipçisi olmuştu. Savaş yıllarında dönemin Alman politikacıları Wedekind’in bazı oyunlarını savaşın bitimine kadar yasaklamıştı. 1914’te I. Paylaşım Savaşı’nın başlaması yaklaştıkça, ülkede savaş çığırtkanlığı, kulakları sağır, gözleri kör edecek kadar şiddetlenmişti. Brecht 16 yaşında idi. Peutinger Lisesi, savaş çığlıklarının haklılığını ve gençlerin fikirsel olarak savaşa hazırlanmasını önüne koymuştu ki savaşı güzellemesi için öğrencilerine kompozisyonlar yazdırmaya başlamıştı bile. Genç Brecht, Horatius’un “Anavatan için ölmek hoş ve onurludur” sözünü alıp etkileyici bir kompozisyon yazdı. Kısaca Horatius, MÖ. 65 – 8 yılları arasında yaşamış Romalı bir asker ve şairdi. Horatius’un bu sözü söyledikten sonra katıldığı bir savaşta yenilginin hemen ardından kalkanını dahi bırakıp kaçtığı söylenir. Brecht de kompozisyonunda “Anavatan için ölmek hoş ve onurludur lafı Horatius’un da sonradan anladığı gibi (!) zenginleri daha zengin yapmak isteyenlerin veya boş kafalıların rağbet ettiği bir propaganda sloganıdır” diyerek belki de savaş karşıtı ilk eserini yazmıştır. I. Paylaşım Savaşı’nın bitmesine kısa bir süre kala Mart 1918’de Frank Wedekind ölür. Cenaze törenine katılan Brecht, Wedekind’ın oyunlarını yasaklayan politikacıları orada görünce oldukça içerler ve şöyle der: “Cesedin etrafında dönen leş yiyici akbabalar gibi silindir seklindeki şapkaların içinde kafaları karışık durdular” ve bu olaydan dokuz ay sonra dünyaya gelen oğlunun adını Frank koyar.

Brecht’in genç yaşlarda etkileşim ve hayranlıklarla oluşan savaş karşıtlığı, giderek hem teorik olarak Marksizm’den hem de pratikte iki Paylaşım Savaşı’na tanıklık eden hayatı dolayısıyla oldukça gelişti ve müthiş eserlere dönüştü. Sanatçının savaş karşıtı eserlerinin bu denli basit, anlaşılır ve de etkileyici olmasının sebebi sanırım bu donanımıdır. Genel olarak eserlerinde savaşın yere göğe sığdırılamayan, ulvi ve kutsal söylemlerle süslenmiş yanının saçmalığını kanıtlayıp egemenlerin ipliğini pazara çıkarmaktadır. Örnek verecek olursak: 

 

… Güzel bir günde emri geldi.

 Hazır etti çantasını, güneye doğru koyuldu yola.

 Bir fatihti kardeşim.  

Yerimiz yoktu yaşamaya.

Topraklar ele geçirmekti öteden beri hayalimiz.  

Kardeşimin fethettiği yer şimdi Guadarama dağlarında.

Boyu tam bir seksen, derinliği bir elli. 

 

İşte böylece, sıradan bir insanın, yaşam derdi yerine hiçbir zaman aklına bile gelmeyecek, hiç bilmediği bir coğrafyayı fetih hayalleri kuramayacağını çarpıcı bir şekilde tersten gösterdi Brecht. Fetih için emir alan bir fatih! Ve fethettiği şey sadece mezarı… Bunun dışında Brecht, insanın yaşama sevinci ve arzusunu körüklerken, ölüm korkusunu da ortaya çıkarmaktan, hissettirmekten geri durmadı. 

 

“Savaş istiyoruz!” 

En önce vuruldu  

bunu yazan.

 

O dönemin egemenleri için kazanılan zaferlerle de elinden geldiğince dalga geçip, bu haksız savaşların kazananının halklar olmadığını ortaya koydu.  

 

Akşam savaş alanına çöktüğünde  

Düşmanlar yenilmişti 

Telgraf tellerinin tınıları 

Haberi uzaklara taşıdı  

Dünyanın bir ucunda için için yandı

Bir haykırış, gökkubbede parçalanarak

Bir çığlık, çılgın ağızlardan taşan  

Ve esrik göğü aşan.  

Bin dudak ilençle soldu 

Bin yumruk, vahşi bir öfkeyle sıkıldı.  

Dünyanın bir başka ucunda  

Bir sevinç, gökkubbede parçalanarak 

Büyük bir sevinç, bir eğlence, bir çılgınlık  

Rahat bir soluklanma, gerinme  

Bin dudak eski bir duayı söyledi  

Bin el inançla birleşti.  

Gecenin geç saatlerinde  

Sayıyordu telgraf telleri 

Savaş alanında kalan ölüleri  

O zaman dost ve düşman sessizleşti.  

Yalnız analar ağladı 

Her iki yanda. 

 

Brecht’in savaş karşıtlığı bugünün postmodernlerinin modası salt pasifizm veya her türlü şiddette karşı olmak temelinde değil Marksist temelde sınıf bakış açısı ile yoğrulmuştur. Bunun en güzel örneklerinden biri olan  “Çağrı” şiirine bakar mısınız? 

 

…  Sizsiniz uluslar, kaderi dünyanın.  

Bilin kuvvetinizi.  

Bir tabiat kanunu değildir savaş,  

barışsa bir armağan gibi verilmez insana:

Savaşa karşı barış için

katillerin önüne dikilmek gerek, 

…   indirin yumruğunuzu suratlarına!  

Böylece mümkün olacak savaşı önlemek.  

Onlar demir çeliği elinde tutan birkaç kişidir, 

…  para hesap eder gibi hesaplıyorlar bizi…

 

Henüz 16 yaşında savaş karşıtı bir duruş geliştirmeye başlayan Bertolt Brecth, hayran olduğu Frank Wedekind’in ismini koyduğu oğlu Frank Banholzer’i II. Paylaşım Savaşı’nda bir bombardımanda  kaybetmiştir. Oğlunun öldürüldüğü zaman sürgünde olan Brecht, bu şiiri belki de hiçkimse yakınını böyle kaybetmesin diye yazmıştır.

HİTLER SAVAŞININ TARİHİNİ TAŞIYAN BİR MEZAR TAŞI

Hoş gördün baba, askere gitmemi,

anne, beni saklamadın,
kötü öğütler verdin bana, ağabey,
ablacığım, uyarmadın beni!  

 

Kaynakça:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Horatius

https://www.geni.com/people/Frank-Banholzer/6000000022206050498

http://www.imagi-nation.com/moonstruck/clsc16.htm

https://www.antoloji.com/bertolt-brecht/hayati/

http://kezialogblog.blogspot.com/2013/11/bertolt-brecht-timeline.html

https://www.siir.gen.tr

http://www.filozof.net/Turkce/edebi-sahsiyetler-kisilikler-biyografileri/17520-frank-wedekind-kimdir-hayati-eserleri-hakkinda-bilgi.html 

Daha önce Argasdi’nin 53. Sayısında yayımlanmıştı.

Tahsin Oygar

Baraka Aktivisti