Bu Bir Mizah Yazısı Değildir – Celal Özkızan

Benim açımdan UBP’nin en umut verici yanı, UBP’den hiç umut duymamamız gerektiği konusunda emin olduğumdur…

 

6 yaşına basmış her kktc vatandaşının rahatlıkla yürütebileceği işlere ve söylemlere imza atmaktadır çünkü UBP’li yetkililer…

 

“Suyu özelleştirelim, elektriği de özelleştirelim, özelde sendikalaşma olmamalı, Ercan’ı öyle güzel sattık ki gürültüsü hala sürüyor, bir çakıl taşı vermeyiz ama zahmet edip bu memlekete bir çakıl taşı koyacak hizmet de yapmayız”…

 

Peki o zaman siz ne işe yararsınız ?

 

Aslında düşündüm de, 6 yaşındaki kktc vatandaşlarına fazlasıyla haksızlık ediyorum…

 

Ama çok da kızmamak lazım aslında; UBP için siyaset bir meslek, bir geçim aracı…

 

Ekmek derdi yani en nihayetinde : bakan ya da milletvekili olup maaş çekmek, iş takipçiliği yapmak, ihaleleri bağlamak, arsa dağıtmak, rant işlerine bakmak ve…

 

Ve açılışlarda kurdele kesmek ! Kurdele kesmenin tadına doyum olmaz…

 

Kişisel çıkarlarını kolay yoldan halletmek, işlerini ve ihalelerini bağlamak isteyenleri bir kenara koyarsak, toplumun daha iyiye gitmesi anlamında UBP’den herhangi bir vizyon beklentisi olanlar yok zaten…

 

***

Ancak CTP için durum maalesef henüz öyle değil, ve bu bizim suçumuz…

 

UBP’den bir beklentisi olanlar dahi, bu beklentinin toplumsal bir iyileşmeden ziyade kişisel çıkarlarla ilgili olduğunu açık açık söylüyorlar…

 

Öte yandan CTP’ye karşı “içerden” veya “dışardan” en sert muhalefeti yapan kesimlerden pek çoğunun dahi, halâ CTP’ye dair toplumsal anlamda bir beklentileri var…

 

Örneğin, hiçbir yerde UBP’nin “sol gösterip sağ vurmakla” eleştirildiğini göremezsiniz; kimse çıkıp da UBP’yi “toplumun hayalleriyle oynadınız, verdiğiniz sözleri tutmadınız” diye eleştirmez; herhangi bir eleştiri yazısında UBP için “artık kendilerini toparlamaları, topluma karşı sorumluluklarını hatırlamaları lazım” dendiğini de göremezsiniz…

 

Çünkü zaten UBP’den böyle bir beklenti yok…

 

Ancak bu cümlelerin hepsini, CTP’yle ilgili olarak duyabilirsiniz…

 

O denli ki, ben bizzat kendi kulaklarımla, CTP’nin içindeki bir kişiden“Bu CTP’nin de UBP’den hiçbir farkı yoktur” lafını dahi duydum…

 

Bu örnekte tuhaf olan şey, bir CTP’linin dahi böyle düşünmesi değil, böyle düşünmesine rağmen hala içinde CTP’ye karşı az da olsa umut kırıntıları barındırmasıydı…

 

CTP’nin UBP’den bir farkı var yani aslında, o da şu : Toplumsal muhalefet UBP’yi bir derde derman olarak görmezken ve UBP’ye karşı mücadele ederken, CTP’ye karşı en olumsuz durumlarda bile “partinin toparlanıp halk yararına siyaset yapacağı o güzel günlere” dair bir inanç ne yazık ki ısrarla var olmayı sürdürür…

 

Bu ısrarın sürmesinin sorumluluğu da, bu umudu ısrarla sürdürenlerde olduğu kadar, gerçek bir umuda dair kitlesel bir alternatifi yaratamayan bizlerdedir de elbette…

 

Ancak şunu da söylemek lazım : “İyi bir düşmanı, kötü bir dosta tercih ederim” denir ya, burdaki de o hesap…

 

UBP hep “iyi bir düşman” olmuştur. Bu halkın tarihinin gördüğü en acımasız, en yoksullaştırıcı, toplumsal varlıklarımızı ve onurumuzu en yok edici uygulamaları izlediği için “düşman”dır; ama tüm bunları yapacağı konusunda herhangi bir soru işareti yaratmadığı ve çok net olduğu için “iyi”dir.

 

Öte yandan CTP “kötü bir dost”tur. Tekrar tekrar Kıbrıslı Türk halkının aleyhine her türlü pratiği gerçekleştirdiği ve sürekli hayalkırıklığı yarattığı için “kötü”dür; ama her şeye rağmen “bir gün toparlanıp düzelme ihtimali”ne dair kendisine halâ inanç beslenildiği için “dost”tur…

 

Bu yanılsamayı aşamadığımız müddetçe de, bu bir türlü iyileşmeyen kötü “dost”a maruz kalmayı sürdüreceğiz…

 

Bu “dost”, kötü olmak bir yana, bizleri her gün tekrar tekrar aptal yerine de koyuyor ne yazık ki…

 

Toplumda hiçkimse, UBP tarafından “kandırıldığını” düşünmüyor mesela, çünkü dedik ya, UBP’nin ne olduğu ortada; ancak az da olsa umut beslemekten vazgeçmediğimiz CTP bizi sık sık kandırıyor, sık sık sol gösterip sağ vuruyor…

 

Ne tuhaf değil mi ?

 

Mesela, CTP çevrelerinin ısrarla “sağcıdır bunlar” diye propagandasını yaptığı Halkın Partisi’nin genel başkanı çıkıp “iktidara gelirsek ilk icraatlarımızdan biri bet ofisleri kapatmak olacak” diyor, halihazırda iktidarda olan CTP’nin genel başkanı Talat ise bet ofislerin ekonomiye ciddi katkısı olduğunu, istihdam yarattığını söylüyor. Bu mantığa göre, idam cezasını kaldırmak kötü bir şeydir ne de olsa cellatlar işsiz kalacak; uyuşturucu ticaretini engellemek de anlamsız ne de olsa ekonomiye ciddi katkısı var. CTP’nin genel sekreteri Erhürman ise, “kapatmak çözüm değil, kapatırsak yer altına inerler” diyerek, sanki yer altına inmesini önlemek de kendi sorumlulukları değilmiş gibi, topu taca atıyor.

 

Ne tuhaf değil mi ?

 

Bizzat iktidarda olan ve elinde yetki olan CTP’nin kadın örgütü bir eylemde çıkıp “kadına yönelik şiddet konusunda düzenlemeler yapılmalı, devletin atacağı adımların takipçisi olacağız” diyebiliyor. Ne tuhaf değil mi ? Hem iktidarda olup hem de muhalefetteymiş gibi davranmak, hem yetkiye sahip olup hem de hiçbir sorumluluk taşımıyormuş gibi “şunları bunları talep ediyoruz, takipçisi olacağız” diyebilme gamsızlığına sahip olmak, ne tuhaf değil mi ?

 

Ne tuhaf değil mi ?

 

Daha birkaç hafta öncesine kadar “CTP’nin içinde suyun özelleştirilmesine karşı en sert muhalefeti veren CTP’li isimler” diye ortada dolaşanlar, bir süredir televizyondan televizyona koşup, programdan programa dolaşıp, ağdalı ağdalı yazılar yazıp, su özelleşmesine dair anlaşmanın faydalarından, hikmetlerinden ve olumlu yanlarından bahsedip, geleceğe umutla bakılması, ihale şartnamesinin iyi şekilde hazırlanılmasına odaklanılması gerektiği konusunda vaaz veriyorlar. Ne tuhaf değil mi ? “Aha bu insanlar sayesinde hala CTP’den umut var” dedirten kişiler, “umut kalmayan” kısımların arkasını toplamaya, onları cilalamaya çalışıyorlar.

 

Hırsız kim evi soyulan kim ?

Katil kim maktûl kim ?

Umut kim umut hırsızı kim ?

Dost kim düşman kim ?

Bayram değil seyran değil neden öptü eniştem ?

Güzel günler hangi dağın ardındadır ?

 

***

Lafı çok uzattım, anlatmak istediğim şey şuydu : İnsan dostunu düşmanını bilmeli, kendisini sürekli aptal yerine koyana asla bir şans daha vermemeli.

 

Celal Özkızan
Bağımsızlık Yolu üyesi