CTP – UBP KOALİSYONU: YILANLARIN AŞKI-Salih Batak

Ben ilk olarak 2000’li yılların sonunda duymuştum bu koalisyonun ilk sinyallerini. Özelleştirmelerin ve Göç Yasası diye tabir edilen paketin ne olduğunu yeni başlamıştı ahali konuşmaya…
Ve yasa geçecekti, geçmeyecekti derken bu koalisyon mevzusu da konuşulmaya başlanmıştı…
Daha öncesinden beklenen bir durum olabilir belki ama ben hatırlamıyorum ve çok da önemi yok aslında…
Dikkat ettiğim önemli bir nokta, birbirine karşıt gözüken bu iki partinin, özelleştirmeler ve ekonomik paketlerle halkın cebine elini attıkça ve Türkiye’nin dayatmalarına boyun eğip gösterdikleri onursuz tavırlarla halkı bir o kadar daha karşısına aldıkları ve her geçen gün sokakta kendini daha açık hissettirmeye başlayan faşizm karşısında daha fazla güç kaybetmiş olmalarıdır…
Halkın siyasetle olan ilişkisi belli menfaatler üzerinden şekilleniyorken, bu yasa ve uygulamalarla canı yanmayan, ya da yerinde rahatça oturan kalmadı… Ve halk bireysel menfaatler yerine, toplumsal hakları konuşmaya başlıyordu…
Halk sokağa döküldükçe, “muhalefet” adı altında ahkâm kesenlerin verdiği sözlerin hacmi de arttı tabii…
Sürekli (erken) seçimlerle topu birbirine atanlar; kısır bir döngü oluşturarak birbirinin düşmanı gözüken partiler, dar alanda kısa paslaşmalara girerek, birbirinin açığını/ eksiğini kapayan pozisyona girdiler…
Hükümetleri bir türlü kendi aralarında payedemediler ama icraatler tam takır kuru bakır sürüyordu…
Bakanlıklar kuruldu, bozuldu: rezillik diz boyu!
Atamalar havada uçuşuyor ama verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı…
Dolayısıyle artık koltuğa oturan kişinin alışıldık sözlerle “ben kurtaracam” sizi gibi kahramanlık gösterileriyle oyalama dönemi bitti… Her köşe başında, “ne oldu bizim iş” diye karşılaşılan sorular yerini “hani verdiğin sözler”e bıraktı…
Sürekli iki partinin düşman gözüken uygulamarı: Biri TC’ye direk bağımlıyken diğeri kul kurban, el pençe divan misali derken, yılan hikayesine dönen bu parlemento içi siyaset, yerini derin bir aşka bıraktı…
Nihayetinde birbirine tabandan ve tavandan “zıt” olarak tanımlayanlar ilkeler doğrultusunda, evlilik sözleşmesiyle biraraya geldi…
***
Haklı olarak, geçmiş tecrübelerinde, hiçbir karşılık beklemeden hayatını, partisi için heba etmiş… Mücadelesine inanmış, hatta sırası geldiğinde canını ortaya koymuş bir çok insanın verdiği duygusal tepkilerin hepsi haklı ve dikkate alınmalıdır…
Hatta sadece bu tepkilerle, durumun rezaletini ortaya koymaya yeter de artar bile…
Ancak ben bu tepkilerin hepsini haklı bulduğum halde, “neden” diye sormak istiyorum…
Zaten özellikle son 10 yılda yeterince halkı karşısına almayı başardığı halde, şimdi neden kendi tabanını karşısına almayı göz alıyor?
Aslında bu basit, masumane sorunun içerisinde (halk açısında) çok tehlikeli bir durumlar yatıyor… Elbette kesin bir durum olmasa da, gerçekten neden, böyle bir şeye cesaret etti?
Biz artık kavga etmeyelim, gel hükümet ortağı olalım diye kendileri mi karar verdi… Öyleyse utanmaz bunlar gerçekten…
TC mi emir verdi? Emir vermese de onay verdiği kesindir ama bu tahlille kolaycılığa kaçmış oluyoruz sanki biraz. Çünkü en iyimser ihtimalle, paralel işlediği gerçeği zaten ortada…
***
Geleceği görebilme gibi bir gücümüz olmadığı için kesin olmasa da! ben bir kaç tahminde bulunabilirim diye düşünüyorum…
UBP ve CTP birbirlerine hükümet ortağı değil, suç ortağı arıyorlar…
Önümüzdeki günlerde, neo-liberal politikaların sonucu olarak özelleştirmeler ve dayatılacak paketlerle hedeflerini tamamlamaya çalışıyorlar diye düşünüyorum…
Geçmiş uygalamalarda görüldüğü gibi bu uygulamalarla, demokrasi adı altında yasal ve meşru hiçbir dayanağı olmadığı halde, hatta ihtiyaç dahi duyulmazken “misafirlerinin” dayattığı uygulamaları ısrarla yapmayı hedeflemenin başka bir açıklaması var mı bilmiyorum…
Önümüzde kritik günler var, kirli ellerin oynadığı temiz siyaset oyunu…
Önce kapalı kapılar ardında, sonra kamuoyunda zarardaki kurumlar konuşulmaya başlayacak…
Ardında çözüm önerisi olarak özelleştirme ve, maaş ve hakların budanmasını alternatif olarak tek seçeneğimizmiş gibi sunulduğunu göreceğiz…
Faşizmin ayak sesleri duyulmaya başladı sanki…
Bir kaç ay önce, “Eroğlu tumba” diye sevinç göz yaşları dökenlerin, bunlar “timsah gözyaşlarıdır” demek istemiyorum ama bugün aynı anlayışla evlenmesi tesadüf olamaz, orası kesin!

Salih Batak