1 EYLÜL YAKLAŞIRKEN-Ali Şahin

Bölünmüş Kıbrıs’ın iki yakasında da barış ve birleşme anlamında fena gitmeyen bir süreç yaşanıyor.

Kıbrıs halkları arasında kısmen benzeş kısmen de farklı motivasyonlarla gelişen bu süreç, iki halkın birarada yaşaması düşüncesini giderek zihinlere yerleştiriyor.

Özellikle kuzeyde Mustafa Akıncı’nın yer yer gerileyen yer yer de radikal çıkışlar sergileyen, fakat genel olarak olumlu sayılabilecek olan  cumhurbaşkanlık performansı bu süreçte önemli bir rol oynuyor.

Fakat bu süreç yavaş ve yavaş olduğu kadar da “yüksek siyasete”, yani resmi temas ve müzakerelere sıkışmış durumda.

Sanırım müzakere heyetleri dışında iki toplumlu bir şekilde bir araya gelen yegane kesimler sermaye örgütleri.

İki toplumun ticaret ve sanayi odaları sık sık biraraya gelerek olası bir anlaşma ile ilgili ihtiyaç duydukları konuları bol tarafından görüşüyorlar.

Halkların içinde örgütlenen ya da hedefi bu olan iki halka ait örgütlerin ise ortak mücadele konusunda çok başarılı olduğunu söyleyemeyiz.

Geçiş kapılarının açılmasının üzerinden tam 12 yıl geçmesine rağmen ortak mücadele ve etkileşim anlamında kat edilen yol ihtiyaç duyulan seviyede değil.

Bu eleştiri parti ve örgüt ayırmaksızın tüm sol için geçerlidir.

İki halkın sol örgütleri arasında var olan  temas ve etkileşim de resmi ziyaretlerin pek de ötesinde değil.

Tabiki bu durumun da sebepleri vardır fakat halklar arası bir barışı sağlama hedefi anlamında sol bundan daha fazlasının yapmak zorundadır.

Bu bakış açısıyla önümüzdeki sürece bakmalı ve barış mücadelesini büyütecek momentleri yakalamalı, araçları yaratmalıyız.

Her ülke için aynı önemde olmasa da 1 Eylül Dünya Barış Günü Kıbrıs’ta barış mücadelesi için önemli bir gündür.

Özellikle geçiş kapılarının açılmasının ardından, hem  iki halkın ortak eylem yapabilmesi imkanı hem de barış mücadelesinin sadece müzakerelere endeksli bir hedef olmadığı algısının yayılması anlamında çok önemli bir gün 1 Eylül.

Yukarıda vurguladığımız gibi, iki halk 1 Mayıs ve 1 Eylül gibi sembolik günler dışında ortak bir eylem için çok ender biraraya geliyorlar.

Bu üzücü durum 1 Eylül’ü daha da önemli hale getiriyor.

İşte bu yüzden barış güçleri olarak içinden geçtiğimiz bu süreçte1 Eylül’e asılmalıyız.

Böyle günler kitleleri daha ilerisi için de motive edici günlerdir.

Dolayısıyla önümüzde zaman varken bu gerçeği görmezden gelemeyiz.

İçinde bulunduğumuz coğrafya adeta bir savaş alanına dönerken barış mücadelesini  büyütme sorumluluğu tüm solcuların omuzlarındadır.

Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu