Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Özel Danışmanı Prof. Dr. Gökçekuş’tan Ekonomik Tedbir Paketi Değerlendirmesi

Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Özel Danışmanı Prof. Dr. Ömer Gökçekuş, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Danışma Kurulu’nda ifade edilen çeşitli görüşlerden de faydalanılarak hazırlanan, “Toplumsal Dayanışma için Birinci Ekonomik Tedbirler ve Destek Paketi”ni değerlendirdi.

Gökçekuş, “Anayasada da bulunan sosyal adalet ilkelerini gözeterek, hükümetin önceliği yardımlara en fazla ihtiyaç duyan dar gelirlilere ve küçük işletmelere vererek, zor bir dönemden geçen halkın kaygılarının en azından ekonomik boyutunun bir nebze giderilmesine yardımcı olması gerekmektedir” dedi.

Hükümetin açıkladığı paketin tatminkâr olmaktan çok uzak olduğunun vurgulandığı açıklamada, “Dünyada alınan tedbirlere de baktığımızda, genel stratejinin, hükümetlerin krizin etkilerini azaltmak için ‘ne gerekirse yapmaya hazırız’ kararlılığını gösterip genel olarak halka ve ekonomik aktörlere güven vermesi üzerine oturduğunu görmekteyiz. Bizim de böyle yapmamız gerekiyor.” ifadelerine yer verilidi.

Ayrıca maaş desteğinin yetersizliği; 1500TL.lik katkının üçüncü ülke vatandaşlarına verilmemesi; krizin başından beri halka hizmet veren belediyelere %25’lik kesinti; banka faizlerne müdahale edilmemesi; ve kamudan ödenenler dışında yüksek gelire sahip kesimlerden bir tek kuruş bile bir katkı yapmaları istenmemesi eleştirildi.  


Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Özel Danışmanı Prof. Dr. Ömer Gökçekuş’un değerlendirmesi şöyle:

“Olağanüstü durumlarda, olağanüstü tedbirler almak elzemdir. Bunu yaparken Anayasamızda da bulunan sosyal adalet ilkelerini gözetmek vecönceliği desteğe en fazla ihtiyaç duyan dar gelirlilere ve küçükcişletmelere vermek, sosyal devlet olmanın bir gereğidir. Bu doğrultuda kararlılıkla atılacak adımlar, zor bir dönemden geçen halkımızın kaygılarının, en azından ekonomik boyutunun, bir nebze giderilmesine yardımcı olacaktır.

Dünyada alınan tedbirlere de baktığımızda, genel stratejinin, hükümetlerin krizin etkilerini azaltmak için ‘ne gerekirse yapmaya hazırız’ kararlılığını gösterip genel olarak halka ve ekonomik aktörlere güven vermesi üzerine oturduğunu görmekteyiz. Bizim de böyle yapmamız gerekiyor.

Koronavirüs krizinden olumsuz etkilenen 1) vatandaşlara ve  2) işverenlere yardımcı olmak için alınabilecek önlemleri şu şekilde

özetleyebiliriz:

1) nakit transferi

2) ücret ödeme desteği

3) vergi indirimi ve vergi ödeme kolaylığı

4) sosyal güvenlik ödemelerinin ertelenmesi veya bunların devlet

tarafından geçici olarak üstlenilmesi

5) işini kaybedenlere işsizlik sigortası ve benzeri sosyal güvenlik yardımlarının süresi ve miktarının artırılması ve kapsamının genişletilmesi

6) özel sektörde hastalıktan dolayı ödenekli izin almak durumunda olanlara devlet katkısı

7) devletin geçici kredi garantisi vererek, bankalara ama özellikle de küçük ölçekli işletmelere finans sağlayan bankalara, bu işletmelerin likidite ihtiyaçlarını karşılamasına yardımcı olması

8) borçlarının ödeme tarihi gelenlere ödeme süresinin uzatılması

9) ev, araba, tüketici kredileri ve/veya kredi kartı ödemeleri aylık gelirlerinin belli bir miktarından fazla olan hane halklarının ödemelerinin kısa bir süre dondurulması

10) ödeme zorluğu olanlara elektrik ve su gibi temel hizmetlerin kesilmemesi

11) faizlerin düşürülerek finans sektörünün zor durumda kalan işletmelere daha kolay yardımcı olmasının sağlanması

12) ekonominin yaratacağı sosyal ve psikolojik travmalar için müdahale kabiliyeti olan bir ekibin oluşturulması

13) özellikle en dezavantajlı kesimleri (sosyal yardım alanlar, yoksullar, işini kaybeden veya kaybetme riski olanlar) için yardım hattı, sağlık hattı ve acil gıda yardımı hattı kurulması.

Önlem paketinin kredibilitesi, dolayısıyla da başarısı, maliyetinin tam olarak hesaplanmış olmasına ve finansmanın nereden geleceğinin belli olmasına bağlıdır: bunun için 4 koşulun yerine getirilmesi gerekir:

1) önlemler doğru ve eksiksiz şekilde belirlenmelidir;

2) bu önlemleri hayata geçirmek için ne kadar kaynağa ihtiyaç olduğunun tespiti doğru yapılmalıdır;

3) bu kaynağın nereden geleceği belirlenmelidir ve

4) amacına uygun harcanması sağlanmalıdır.

Bu anlamda, Hükümetin açıkladığı paket tatminkâr olmaktan çok uzaktır. Şöyle ki:

1) Açıklanan ekonomik pakette kaynakların oluşumu ve bu kaynakların krizden etkilenen çalışanlara, işverenlere ve diğer kesimlere nasıl dağıtılacağının çok net bir şekilde rakamlarla ortaya konmuş olması gerekirdi. Ayrıca, bu kaynakların hedeflenen yönde nasıl kullanılacağı hakkında net aksiyon planlarını içeren bir bilanço ortaya konmalıydı.

Bunlar yoktur. Temel prensip olarak, kriz zamanlarında etkilenen çalışanlara, işyeri ve sektörlere yönelik piyasaya para akıtmak gerekirken Hükümetimiz bunu yapamamıştır.

2) Paket dünyadaki diğer örneklere bakıldığı zaman hacim olarak oldukça cılızdır. Çok da ikna edici olmayan ve nerden geldiği belli olmayan 1.5 milyarlık rakamı doğru kabul etsek dahi GSYİH’ya oran olarak baktığımızda, paket diğer örneklere göre oldukça yetersizdir. Bu paketle, çalışan ve işverenleri rahatlatabilecek, onlara güven verecek bir mesaj verilememiştir.

3) Maaş desteği sağlamak doğru bir adımdır. Lakin, miktar çok yetersizdir. Bu stratejiyi kullanan İ ngiltere’de devletin karşılamayı taahhüt ettiği rakam maaşın 80%’ine ulaşmaktadır. Bizde önerilen

rakam, asgari ücret üzerinden dahi hesaplasanız bunun çok uzağındadır. Çalışan açısından bakıldığında işten çıkarılıp işsizlik ödeneği almak daha iyi bir seçenek gibi durmaktadır.

4) İşini kaybeden çalışanlara verilecek olan 1500 TL’nin hiçbir şekilde yeterli olmamasıyla birlikte vergi ödeyen ve sosyal sigortaödemeleri yapılan üçüncü ülke vatandaşlarına hiçbir katkı yapılmayacak olması da yeni toplumsal sorunların çıkmasına neden olacaktır. Üçüncü ülkelerden gelenlerin kapsam dışında bırakılması kabul edilemezdir.

5) Devlete vergisini ödeyen sosyal güvenlik kurumlarına yatırımlarını yapan herkesin hangi ülke vatandaşı olduklarına bakılmaksızın istisnasız olarak paket kapsamına alınmaması yanlıştır; serbest çalışanlar için herhangi bir şey olmaması da çok ciddi bir noksanlıktır.

6) Krizin başlangıcından itibaren hizmetlerini artırıp, halka moral veren belediyelerden yapılan %25’lik kesintiyi anlamak mümkün değildir.

7) Merkez Bankası’nın bağımsızlığı değerlidir ancak bu olağanüstü kriz ortamında insanların maaşlarına el atabilen hükümetin bankaların faiz politikalarına makul bir müdahale yapamaması düşündürücüdür.

8) Son olarak, kamudan ödenenler dışında yüksek gelire sahip kesimlerden bir tek kuruş bile bir katkı yapmaları istenmemiştir. Bu da sosyal adalet ilkesine aykırıdır.

Anayasamızda da bulunan sosyal adalet ilkelerini gözeterek, önceliği bu tür yardımlara en fazla ihtiyaç duyan dar gelirlilere ve küçük işletmelere vererek, hükümetimizi sosyal devlet olmanın gereğini yerine getirmesi; zor bir dönemden geçen halkımızın kaygılarının, en azından ekonomik boyutunun, bir nebze giderilmesine yardımcı olması gerekmektedir.

Esnaflar, zanaatkarlar, sanayiciler, KOBİ’ler, ticari işletmeler, aile işletmeleri, serbest çalışanlar, işçiler, çiftçiler, hayvancılar, memurlar, çalışanlar, emekliler ve asli görevi mevduat sahiplerinin birikimlerini korumak ve bu kaynakları ekonomi çarklarının çalışması için yönlendiren ve yöneten bankalar.

Velhasıl, tüm kesimler, hepbirlikte aksaklıklar varsa gidererek daha iyiyi bulmak zorundayız. Hükümetimiz de bu paketi birinci paket olarak tanımlamıştır. Ümit ediyorum ki, hiç vakit geçirmeden, ikinci bir paketle, bu ilk pakette eksik kalmış noktaları tamamlarlar. Çünkü, böyle zamanlarda toplumumuzun hiçbir kesimini ihmal etme ya da geride bırakma lüksümüz yoktur.”