EMEK SÖMÜRÜSÜ, PATRONLAR VE HÜKÜMET – MUSTAFA BATAK

Özellikle son yıllarda çalışma hayatına atılan gençler adına göz ardı edilen ve unutturulan çok önemli bir konunun olduğunu söylememiz gerekmektedir.
Öyle ki hükümet edenler, çalışanların sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımları, çalışma şartları ve mesai saatleri gibi konuları ele alan, işçilerin özlük haklarını imzalanan toplu sözleşmeler ile en makul şartlara getiren bir kurumu yani ‘sendikaları’ hükümetler görmezden geliyor.
Özel sektörde neredeyse hiç denilebilecek kadar az olan sendikalı işçi sayısı, çalışanları patronların iki dudağı arasına mahkûm ederek çalışma şartlarının giderek ağarlaştırılmasına, yatırımların ise kişilerin ‘olumlu’ durumlarına bağlı olarak yapılmasına neden oluyor.
Yıllardır karşı karşıya kalınan bağımlılaştırma politikaları neticesinde önce üretimden koparılan halk, daha sonra işbirlikçi hükümetlerin uygulamalarıyla insan onuruna yakışmayan güvencesiz çalışma koşulları ile baş başa bırakıldı.
Kıbrıs’ın kuzeyinde işçi sınıfı olarak değerlendirebileceğimiz ‘kendi kültürünü oluşturup değerlerini ortaya koyabilen’ bir oluşum olmadığını söyleyebiliriz.
Ancak diğer bir taraftan özel sektörde ve kamuda sözleşmeli olarak sendikasız çalışan sayısının hiç de azımsanmayacak seviyede olması sendika ihtiyacını bir resmi olarak önümüzde duruyor.
Bu noktada adanın kuzeyinde bulunan sol siyasetler gerek muhalefetteyken ses yükselterek gerekse de hükümetteyken irili ufaklı adımlar atarak çözümler arasa da hiçbiri sonuca ulaşmayarak sonuçsunuz kaldı.
Zaten böyle bir hamlenin eğer neticeye ulaşması bekleniyorsa, meselenin öznelerini yani işçileri ve çalışma yaşantılarını, meselenin muhataplarını, parlamento ayağını ve de halkın kendisini yani sokakları bütünlüklü kabul edip sürece dâhil edilmesi gerekmektedir.
Bu anlamda geçtiğimiz hafta ‘Emek Sömürüsü’ne karşı yasa önerisini hazırlığı içerisine giren Toplumcu Demokrasi Partisi milletvekili Zeki Çeler, özel sektörde çalışanları umutlandırdığını söyleyebiliriz.
Ancak çalışanların umutlandığı kadar sermayedarların yani patronların da ürktüğünü ve bir o kadar da öfkelendiğini söylememiz gerekmektedir.
Daha şimdiden sesleri çıkmaya başladı bile!
Korkuyorlar bu ufacık girişimden…
Korkuyorlar çünkü bu yasanın geçmesi çalışanların rahatlaması ve belki de hayatlarında ilk kez örgütlü bir şekilde çalışmaları ve işten atılma korkusu yaşamadan haklarını aramaları anlamına geliyor.
Aslında dıştan bir göz meclise bakıyor olsa, ‘Solcuların’ hükümette olduğunu görüp bu yasayı destekleneceğini düşünebilir.
Ancak bu yasanın geçmesi o kadar kolay olacak gibi görünmüyor…
Görünmüyor çünkü solcu olduğunu iddia eden CTP, kendi tarihini ve geçmişini hiçe sayıp liberalizm gemisinin kaptanlığını yapmaya soyunmuş durumda…
Ne de olsa Göç Yasası’nı bu ülkeye getireni de, geçireni unutmadık…
Şimdi, önce halka daha sonra kendi tarihine ve ideallerine karşı yeni bir sınavla karşı karşıya…
Umarız ‘solcular’ hükümeti bu sınavdan düşük not almaz…

Be the first to comment

Leave a Reply