Geçti mi Yani Şimdi? – Pınar Piro

Bir sınav atlatırız, “Hadi geçmiş olsun”. Hastalanırız, “Geçmiş olsun.”. Zor günler geçiririz, “Geçmiş olsun.” Ve hepsi de geçiyor belki de izleri kalıyor mutlaka. Gereksiz sınav streslerinin ömrümüzden çaldığı dakikaların kaybı, hastalık sürecinde kaybettiğimiz sağlığımız, zor günlerden geriye kalan unutulmaz acı hatıralar. Onlar hep kalıyor bir yerlerde.

Bazen ruhumuz öyle acılar yaşıyor ki, elimizi tutan omuzunda teselli aradığımız herkes “Merak etme, bu da geçecek elbet.” diyor. 3 gün önce umut dolu başlayan bir günde memleketimiz yasa boğuldu yine. Bir anne baba evladını, bir kardeş hayat yoldaşını, bir evlat annesini kaybetti. Günlerdir söyleniyor onlara, “Geçecek, bu da geçecek, hayat devam ediyor, dayanın.” 

Geçmeyecek… 

Uzun bir süre daha doğan güneşin anlamı olmaycak o insanlar için. 

Bir sabah işte yeni bir gün umuduyla evladını okula gönderip işine gitmek için yola koyulan bir insan, hayatının geriye kalan tüm sabahlarını yolda bıraktı.

Ve artık bir dolap dolusu kıyafet sahipsiz kaldı. Okunacak kitaplar rafta kaldı. Yapılacak işler yarım kaldı. Belki de bir yar yarensiz kaldı. Geleceğe dair kurulan tüm hayaller havada kaldı. İçilecek bir kadeh şarap yenilecek leziz bir akşam yemeği daha vardı belki, akılda kaldı. Bir evlat, sevincini, üzüntüsünü, hayallerini ve hayal kırıklıklarını paylaşacak annesinden mahrum kaldı. Yaşanacak güzel bir ömür her sabah gidip her akşam döndüğü o yolda kaldı.

Kim suçlu? Kazaya sebep olduğu düşünülen öteki insan mı? Asla…

Yol? Bariyer? Kavşak? …

Devlet suçlu. Çok açık ve net. 

Defalarca kaza olan bir yolu, ta ki sorunun ne olduğunu anlayana kadar geçici de olsa bariyer önlemi alıp, sonra da sorunu ortadan kaldırmak için yolu yeniden yapılandırma işlemini yıllardır yapmayan devlet tek suçlu. Yapamayan değil yapmayan. İmkan yoktu zırvalamalarını bir kenara bırakmak gerek artık. Görevi nedir bir devletin? Halkı korumaktır. Ve halkı korumak ucube direklerin üzerine dikilecek mobese kameraları ile olmaz. Yollara takılan hız ihlali kameraları ile olmaz. Yollar aydınlık olacak ki gece sürüşleri güvenli olsun. Tabelalar net olacak ki gidilecek yeri bulmak kolay olsun, endişeye gerek kalmasın. Yol çizgileri sürekli yenilenerek belirgin olması sağlanacak ki görüş açısının daraldığı durumlada sürücüler şeritleri takip edebilsin. Bölünmüş yolların arası en uygun şekilde bariyerlenmiş olacak ki olası bir dikkatsizlik durumunda yaşanacak kazalar öteki araçları etkilemesin.  Yollardan akışın engellenmemesi için dere geçen yollarda sel baskınına karşı önlem alınacak ki felaket durumlarında kurtuluş için yollara dökülen insanlar yağmurdan kaçarken canından olmasın. 

Ama ne oluyor canım memleketimde? İlgili ilgisiz tüm yetkililer geçiyor kamera karşısına başlıyor bol keseden sallamaya. Yok efendim biz de çok üzgünüz. Ama sürücüler de çok dikkatsiz. Bir takım imkansızlıklar bizi de böyle zor durumlara düşürüyor yoksa biz de ister miydik öyle şeyler yaşansın. İstemez efendi istemez, kimse böyle şeyler yaşansın istemez. Ama senin istememekten daha fazla şey var yapman gereken. 

İnsanların canından can koptuktan sonra, aylarca yapay dere yatağı yaptırmışsın, iki günde bariyer çektirmişsin bunlar vicdanınızı rahatlatmaktan başka hiçbir işe yaramaz. 

Biz yola çıktığımız zaman yolun sonuna varacak mıyız acaba korkusu ile yaşayamayız. Sevdiklerimiz evden çıktığında aklımız yolda kalmamalı. Yollar insanları sevdiklerine kavuşturmak için vardır. Sevdiklerimizi almayın bizden. Hesabını elbet sorarız. 

Baraka Kültür Merkezi aktivisti

Pınar Piro