HALK-SAR: Mücadelede İş Birliği Şart

Kıbrıs Halk Sağlığı Araştırmaları İnisiyatifi (HALK-SAR) kurucuları, “Kuzey Kıbrıs’ta COVID-19 Salgını ile Mücadelede Bilimsel Yaklaşımlar” başlıklı bir açıklama yayınlayarak biyoistatistik, epidemiyoloji ve halk sağlığı bilim alanlarından uzmanlarla, hekimlerin ve diğer ilgili alanlardan uzmanların, salgınla mücadelede işbirliği yapmalarının önemine dikkat çekti.

Özellikle, düzenli ve bilimsel standartlara uygun sağlık ve genel demografik veri toplanmasının öneminin altını çizen HALK-SAR üyeleri, bu verinin toplanma ve analizi aşamalarında planlı ve kapsamlı bir yaklaşımın çok önemli rol oynadığını belirtti. Ülkemizde, uzun yıllardır toplum sağlığı ile ilgili düzenli veri toplama ve veriye dayalı sağlık stratejileri geliştirme konusunda eksiklikler olduğunun altını çizen uzmanlar; bu konuda çalışmaların son yıllarda ve özellikle içinde bulunduğumuz pandemi surecinde artırılmasının, gelecekte de sağlık sistemine ve halk sağlığına büyük katkıları olacağını öngördüklerini söylediler. Uzmanlar, pandemi sürecinin eğitici bir süreç olarak da değerlendirilebileceğini ve yaşananlardan çıkarılan derslerle var olan sistemin geliştirilebileceğini de sözlerine eklediler.

 HALK-SAR uzmanları yaptıkları ortak açıklamada, şu ana kadar olan süreçte gönüllü olarak yaptıkları ve yapabilecekleri katkıları belirli başlıklar altında sundular: Biyoistatistik, genetik epidemiyoloji, halk sağlığı alanlarında yurtdışındaki kurumlarda görevli uzman sağlık araştırmacıları olarak COVID-19 pandemisinin Kıbrıs’ta etkili olduğu sürecin başından itibaren, etkin rol oynayan kurumlar ve kişilerle, bilgi, bağlantı, analiz ve tavsiyeleri bağımsız olarak paylaşmakta ve mümkün olduğunca daha da destek vermeye hazır olduklarını belirttiler.

HALK-SAR kurucuları, şu açıklamalarda bulundular:

“COVID-19 gibi halk sağlığını tehdit eden salgınlarla mücadelede sistematik veri toplama, veri bazlı, bilimsel kanıta dayalı stratejik planlama, sistematik takip ve uygulanacak test stratejisi çok önemlidir.  Bu süreçte yapılabilecek hatalar ve gecikmeler, COVID-19 salgın dalgaları ile artan can kayıplarına yol açacak, tüm yaşamı etkileyen katı uygulamaların uzun süre boyunca devam etmesini zorunlu hale getirecektir. Geldiğimiz bu noktada, geç kalınmadan kısa ve uzun vadeli olarak kapsamlı, ölçülebilen verilere dayalı salgın yönetimi stratejileri geliştirilmelidir. ‘Evde kalarak’ geçirdiğimiz bu süreçte, gerekli stratejilerin ivedilikle geliştirilmesi ve sağlık sistemi kapasitenin salgın ile başa çıkabilecek seviyeye yükseltilmesi için zaman kazanmak hedeflenmelidir. Şeffaf bir yaklaşım ile halk ve tüm paydaşlara düzenli bilgi aktarımı sağlanmalıdır. En savunmasız ve risk altında olan grupların ivedilikle belirlenmesi, ekonomik ve psikolojik önemlerin alınması önemlidir. Halkın bir parçası olarak, bu gruplara yabancı öğrenciler ve çalışanlar da dahil edilmelidir.”

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ), salgınla mücadelede,  yetki sahibi, kararları uygulamada direkt etki eden farklı alanlardan gelen uzmanlarla oluşan multidisipliner bir ekip kurulmasını önerdiğini vurgulayan uzmanlar, bu ekibin içinde  uzman hekimler ve hemşireler dışında, halk sağlıkçıları, epidemiyologlar ve biyoistatistikçiler gibi diğer alanlardan uzmanların da olması gerektiğini vurguladılar.

Yapılan açıklamada,  biyoistatistik ve epidemiyoloji uzmanlarının yaşanan süreçteki rolleri ise şöyle sıralandı:

–              Mevcut ve erişilebilir en son teknolojiyi kullanarak, düzenli ve bilimsel şekilde veri toplanmasını planlar;

–              Salgının yayılma şekli ve hızıyla ile ilgili toplanan çeşitli veriler ışığında bilimsel analizler yapar ve bu analizlerin sonuçlarını kapsamlı şekilde değerlendirir;

–              Hastanede tedavi gören vakalardan toplanan klinik verileri demografik, risk faktörü ve diğer epidemiyolojik veriler ışığında analiz eder ve sahadaki hekimlere vaka yönetiminde yardımcı olması için sunar;

–              Salgınla ilgili stratejik planlama, uygulama ve raporlama konularında dikkat edilmesi gereken noktaları belirler;

–              Risk teşkil eden alanların ve grupların belirlenmesini sağlar;

–              Gerekli önlemlerin alınmasına ve eğitim sağlanmasına katkıda bulunur;

–              Bu verilerin, önlemlerin ve uygulanan stratejilerin gelecekteki olası salgınlarda kullanılmak üzere raporlanmasına katkı koyar. 

Kıbrıs Halk Sağlığı Araştırmaları İnisiyatifi, epidemiyolojinin ‘toplumlarda sağlıkla ilişkili durumların ve olayların saptanması, dağılımlarının ve nedenlerinin incelenmesi ile bu incelemelerin sağlık problemlerinin önlenmesi ve kontrolü için uygulanmasını sağlayan tıp bilimi dalı’ olduğunun altını çizerek; toplanan bilgiler ve onların bilimsel analizi ışığında atılacak adımların, salgınla mücadelede önemli rol oynayarak, uzun vadeli, bütünlüklü ve kalıcı bir halk sağlığı politikasının geliştirilmesine de katkıda bulunacağından bir an önce ilgili makamlarca dikkate alınması gerektiğini vurguladı.

HALK-SAR kurucuları, “Şu anda, gözleri ileri derece miyop bir insanın, uzaklarda bir manzarayı görmeye çalışması noktasındayız. İşbirliği içerisinde bilimsel olarak geliştirilen stratejiler bizim gözlüğümüz olabilir.” benzetmesinde bulundu.

Açıklamaya, HALK-SAR kurucuları Burç Barın (Biyoistatistik Uzmanı ve Proje Lideri- Emmes Company, ABD), Dr. Tuğçe Karaderi (İnsan Genetiği ve Genetik Epidemiyoloji Uzmanı-Kopenhag Üniversitesi, Danimarka) ve Dr. Nilüfer Rahmioğlu (Genetik Epidemiyoloji Uzmanı- Oxford Üniversitesi, İngiltere) imza attı.

İnisiyatif kurucuları, bu amaca destek vermek isteyen diğer uzmanları da HALK-SAR çatısı altında toplayıp, ülkede hem pandemi sürecine, hem de gelecekte halk sağlığı çalışmaları ve farkındalığına katkıda bulunmayı hedeflediklerini aktardı.

 Açıklamanın tam metni için: https://rpubs.com/TugceK/HALKSAR_COVID19