HAMİDE RENCÜS YİĞİT: “TÜRKİYE ISİD’İN ELİNDE REHİNEDİR!”

“TÜRKİYE İSID’İN ELİNDE REHİNEDİR!”

 

 

Eğitimci ve yazar, özellikle Ortadoğu ve Türkiye’deki AKP dönemi ile ilgili pek çok makalesi bulunan ‘AKP’nin Suriye Savaşı’ isimli derleme bir kitabı olan Hamide Rencüs Yiğit ile ‘Yeni Türkiye’yi’ ve bir kabus gibi ilerleyen ISİD’i konuştuk!

 

ADL ÖZEL

 

 

“Yıkım politikaları”

 

“AKP iktidarının başladığı 2003 yılından bu yana Türkiye’de çok yoğun bir neoliberal saldırı programıyla karşılaştık.  AKP hükümeti, iktidara gelen bütün hükümetlerin verdikleri sözler  gereği neoliberal dönüşümü sürdürdü. Fakat, AKP özellikle seçilmiş bir hükümet olarak hem tamamen o yıkım programını tamamına erdirmenin hükümeti hem de aynı zamanda Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bir taşeronu olarak iktidara getirildi.

 

Dolayısıyla AKP hükümetiyle biz hem içerdeki yıkımı, hem çok yoğun faşist baskıları, çok sıkı yasakçı yasalar yaşarken, bir yandan da komşularla 0 sorunla başlayan politikasının tamamen bir savaş politikasına dönüşmesine şahit olduk. Bu süreçte ise biz hep mücadelenin içindeydik.”

 

1510364_10152323595523936_2260014914110178425_n

 

“Erdoğan emperyalizmin sıkı bir işbirlikçisidir, kapitalist sistemin iyi hizmetkarıdır”

 

“AKP’nin her iktidar dönemini yenilediğini, ‘durmak yok yola devam’ şiarının öne çıkarıldığını biliyoruz. Şimdi cumhurbaşkanı oldu. Söylemini yenilendi.

Başbakan Erdoğan’ın kendi programının ne olduğunu gördük. Halkları yıkımdan başka bir şey yok. Emperyalizmin sıkı bir işbirlikçisidir, kapitalist sistemin iyi hizmetkarıdır. Ve bütün bu özelleştirmelerden, kendi yandaşlarına o yağmadan, talandan iyi pay çıkarttığı için iktidarını sağlama almıştır. Bu bağlamda  ‘durmak yok yola devam’ söylemi, bu açıdan doğrudur. Onun başbakanlık dönemi bitti cumhurbaşkanlığı dönemi başladı. O kendisini bir başkan olarak görüyor şu anda.”

 

 

“Başkanlık sistemi Erdoğan’ın en büyük rüyasıdır.”

 

“Başkanlık sistemi Erdoğan’ın en büyük rüyasıdır. Bunu fiili olarak yapamaz. Şimdiki mevcut konumuyla parlamentodan böyle bir şey çıkartamaz. O yüzden bütün gücüyle 2015 seçimlerine hazırlanacak. Eğer anayasaysa değişikliğini sağlayacak yeterli sayıya ulaşırsa ilk icraatı bu olacaktır! ABD’ye çok fazla özeniyor. Bunun bir örneği de Cumhuriyet tarihinden buyana cumhurbaşkanlarının konakladığı Çankaya köşkünden vazgeçmesi. Çankaya Köşkünde oturmak istemediğini başından ilan etti ve kendisine yeni bir yer hazırladı. Ve o saraya Beyaz Saray’a gönderme yaparak ‘Ak Saray’ dedi. Hem Beyaz Saray’ın izdüşümü hem de AKP’nin AK’ı anlamında.

Yani fazlasıyla bir iktidar hırsı var ve asla bu iktidarı bırakma niyetinde değil. Bırakamaz çünkü BM’de dosyaları açıldı. Bir savaş suçu işlediklerinin belgesi hazır duruyor. Emperyalist işbirlikçiler ya da onu vekaleten bu işe sürenler tamamen artık elimizi çekiyoruz dedikleri anda yargılanacaktır. Aslında kendi varlığını bu iktidara borçlu olacak. Bu iktidarı sürdürmenin araçlarını kullanacaktır.

Ayrıca Davutoğlu’nun dış politikada bu kadar başarısız, açık ve net beceriksiz olmasına rağmen başbakan yapılması o ikilinin hırsının buluşmasıdır.”

HAM

 

Bu yıkım devam edecek!

 

“Şimdi dış politikanın başarısızlığını iç siyasette nasıl evriltilmesini beklersiniz!? Bu yıkım devam edecek! AKP’nin politikası en riskli biçimde devam edecek. Emekçiler ve halkları için yeni olan bir şey olmayacak.”

 

Emekçiler açısından  AKP ile geçen her gün bir yıkımdır. Kadın tecavüzlerini, kadın katliamlarının %400’lere vardığı bir süreçtir AKP dönemi. Aynı zamanda işçi cinayetlerinin dünyada hiç rastlanmayan bir şekilde olmakta. İnsanların yasını tutmasına izin vermeyen bir ülke haline geldi Türkiye. Yani ölen işçinin ailesi yasını bile tutamıyor çünkü öyle bir saldırgan tutum var ki; iktidar tarafından buna izin verilmiyor. İşçi ölmüş iş cinayeti olmuş; hepsi için kafasında bir kılıf vardır. Ve ona göre hareket etmekte. Kapitalist sistemin en uç ve çarpık biçimini görüyoruz şu anda Türkiye’de. Nerede bir iş cinayeti varsa şöyle bir aralarsanız kapıyı hemen arkasından AKP çıkacaktır.

 

Çocuk işçiliği 4 kat arttı. Özellikle son iki yılda Suriye’den gelen savaş mağdurları sokaklarda dilencilik yapmakta. Bunun yanı sıra çocukları ucuz iş gücü olarak kullanılmaktadır.

 

Aynı zamanda ‘yeni Türkiye’ paralelsiz bir Türkiye olacak.  Paraleli temizleyecek bir Türkiye. Yani tek başına iktidar olacak. “Beni iktidara taşıyan bu cemaatten kurtularak tek başıma iktidar olacağım’ diyor Erdoğan. Paralel ile savaşta bir dönüm noktası olacak.”

 

 

 

 

“Şiddet eğilimi ile beslenen bir polis ordusu yaratıldı.”

 

“Demokratikleşme söylemini duyduğum anda tüylerim diken diken oluyor. Her demokratikleşme söyleminin arkasından mutlaka bir baskı aracının yeniden var edildiğini, üretildiğini görüyoruz.

 

Erdoğan’ın 12 Eylül anayasasını değiştirme niyetinin ‘12 Eylül’ün vesayeti benim üzerimeydi ben onun yerine sizin üzerinizde  kendi vesayetimi kuracağım’ anlamına geldiğini bütün Türkiye halklar gördü.

 

 

Bir vesayet yerine başka bir vesayet geldi. Bunu polis gücüyle gerçekleştirdi. Her tarafta işten çıkartmalar devam ederken çok hızlı bir şekilde devam ederken en fazla istihdamın olduğu alan polis  oldu. TSK basit bir mahalle jandarmalığı yapacak hale geldi.  Şiddet eğilimi ile beslenen bir polis ordusu yaratıldı.

En ufak bir hak talebi veya demokratik eylemde karşılaştığımız şey bir savaş ordusu.  Sadece faşizm ortamında olabilecek bir şiddet ve baskı söz konusu toplumsal muhalefet üzerinde.”

 

 

page_isidden-rehinelere-siz-de-bizim-gibi-muslumansiniz-turkiye-bize-gida-yardimi-yapiyor_476542063

 

İSID

 

“3.5 yıl önce dışardan taşıma cihatçılarla Suriye halkına bir savaş başlatıldı. Suriye’de bir iç savaş yok. 112 ülkeden toplanan cihatçıların direnen Suriye halkına ve yönetimine karşı bir savaştı bu. Bu savaştaki baş aktörlerden biri Türkiye’dir. Çünkü Türkiye sınırını bunlara açtı. Operasyon dairelerini sınıra sıfır noktasında kurdular. Bütün istihbarat merkezlerini oralardan yönettiler. Bu cihatçı gruplar Suriye yönetimine 3 aylık süre tanıdılar. Ama bitmedi. Değişik örgütlenmelere gidildi. İkinci yılında doğrudan El Kaide’nin bütün bu cihatçı grupçukları bir araya toplayarak bir cephede birleştirmesi için görevlendirildiğini biliyoruz. Nusra Cephesi!  Nusra Cephesi ile de bu iş yürümedi. Fakat konuşlandığı yerde bırakıldı Nusra Cephesi ve yerine Irak El Kaidesi getirildi ve konumlandırıldı. Irak El Kaidesi 2013 Mayıs ayında Rakka kentine getirildiğinde yeni bir isim ile kendilerini görücüye çıkarttı: ISİD!

 

Fakat Rakka’ya getirildiğinde Irak ve Şam İslam Devleti adını aldı. Dahası hedefine Şamı da almayı ekledi. Yani Suriye’yi İslamlaştırma hedefiyle kendisini ilan etti. El Kaidenin kendisidir bu!”

 

 

 

“ISİD’i var edenlerin onu imha edeceğiz söylemleri samimi değildir.”

 

“İSID’i oraya getiren Amerika, İngiltere ve İsrail’dir. Destekleyicileri, finansmancıları Katar, Suudi Arabistan’dır. Sınırını sonuna kadar açan Türkiye’dir!

 

IŞİD’İ var eden bu güçlerdir. Suriye’de yine bununla da pek bir şey elde edemediler. Elbette çok yıkım ve katliamlar oldu. 3.5 yılıdır devam ediyor. Suriye’de İŞID  yerine başka bir cephe daha oluşturdular. İslami cephe. Buna da ‘ılımlı muhalif’ dediler. Yani ‘El Kaide yavruladı’!

 

Onu var edenlerin onu imha edeceğiz söylemleri samimi değildir.

Çünkü öyle bir ölüm makinesine ihtiyaçları vardı. Sadece kontrol etmek istiyorlardı. Bunu yaparken de aynı zamanda başka hesaplar da yapıyorlardı. ‘Suriye’yi bir türlü vuramadık. İSID bahanesiyle vurabiliriz’ hesapları da yapmaktalar.

 

İSID’e karşı ABD bir cephe oluşturuyor. Türkiye bu ittifakın içine girebilir mi? Hayır. Giremez. Çünkü son günlerde öldürülen İSID’cilerin üzerinde askeriyeden de dahil olmak üzere Türk kimlikleri, askeri kimlikler, TC izin belgeleri çıkıyor. İSID’in içinde Türkler de var, Türkiye de var. Ve İSID’in aslında karargahı Türkiye’dir.

 

Türkiye ISİD için plan yapanların içinde olabilir ama artık ISID Türkiye üzerinden plan yapmaya başladı. Hatta daha da ötesi Türkiye İSID’in elinde rehinedir. Sınırları kapatmaya kalkışamaz, İSID’e karşı herhangi bir ittifakın içinde değil yer almak:; onlara terörist bile diyemez!

 

İSID’in Türkiye içinde de eylemleri söz konusu olabilir. İstanbul’u istediklerini bile dediler. Hatayı istediklerini söylediler. Bir bombalama ve toplu katliam yapıldığında onun karşısında duramazlar. Çok ciddi bir tedirginlik var halklarda ve o bölgede.

 

İSID Türkiye’ye sınır. Devletini orada kurdu. Türkiye ile ticaret de yapıyor. 1.5 yıldır Suriye’nin petrolünü Türkiye’ye akıttı. Türkiye üzerinden ihraç etti. Şimdi Musul’un petrolünü ele geçirdi. İsrail Gazze’yi vururken, İsrail’e yakıt Türkiye üstünden gitti. O da İSID’in petrolü idi. Türkiye’nin İSID’le çok yönlü karmaşık bir ilişkisi var.

 

İSID artık Türkiye’yi kullanıyor. Sınırlarını kapatamaz. Süleyman Şah Türbesi

üzerinden Suriye’ye savaş komplosu kuranlar şimdi gizli tutuyorlar ama sosyal medya dahi her yerde ortaya çıktı ki İSID onu istedi ve Türkiye kendi eliyle de verdi. Peki kim kimi yönetiyor?”

 

 

“Kürtler öz savunmalarına odaklandılar.”

 

“Kürtler kendi bölgelerinin savunmasını kendi öz güçleri ile yürütmeye başladılar. Fakat duruşları ne kadar Türkiye tarafından zorlandılarsa da değişmedi. Hangi noktada değişmelerini istediler. Muhaliflerin yanında Suriye hükümetine karşı saf tutmaları istendi. Kürtler orada bana göre çok iyi bir noktada durdular.

 

“Bir tarafta Rusya var bir tarafta da ABD var. Biz yöneleceğimiz yer de, halklarla kardeşçe yaşadığımız noktada olacak.” Böyle bir tavır belirlediler. Ne ABD’nin yanında ne de Rusya’nın yanında yer aldılar. Öz savunmalarını geliştirmeye odaklandılar.  Ve çok önemli bir kazanım sağladılar.

 

İSID’in Ezidilere yönelik soykırımlara başlaması da PKK’yı harekete geçirdi. Yani Kandil ile birlikte Suriye’deki, Rojava’daki direnişi örgütleyen güçler de harekete geçti. O birliktelik burada bu tür katliamlara taviz veren seyirci kalan peşmergelere de bir ders oldu.”

 

 

 

 

Be the first to comment

Leave a Reply