Hayatımızın 3’te 1’i Kimin Umrunda ? : Bir İmza da sen at ! – Celal Özkızan

Kıbrıs’ın kuzeyinde, çalışanların yaklaşık yüzde 80’i özel sektörde çalışıyor…

Ekonominin neredeyse yarısını oluşturan “kayıtdışı” ekonomiyi de düşündüğümüzde, Kıbrıs’ın kuzeyindeki çok büyük bir çoğunluğun “özelde” çalıştığını biliyoruz…

Özelde çalışan insanların çoğunun günde en az 8 saat çalıştığı (ki bunun çok çok daha fazla olduğunu biliyoruz, yaşıyoruz) ve cumartesi günleri de mesai yaptığı (hatta bazı çalışanların pazar günü bile mesai yaptığı) herkesin malumu…

Bu da demek oluyor ki, günümüzün en az 3’te 1’i, haftamızın en az 3’te 1’i, yani ömrümüzün 3’te 1’i “iş”te geçiyor…

Hayatımızı bu denli kapsayan, vaktimizi bu denli çok dolduran, zamanımızı bu denli çok alan, ömrümüzün ortasında kocaman bir ağırlık gibi duran bu durum, ne tuhaftır ki pek çok siyasi yapının pek de ilgisini çekmiyor…

Halbuki siyasetin en temel amacı ve varlık sebebi, toplumsal yaşamı düzenlemek değil midir ?

Toplumun çoğunluğunun ömrünün 3’te 1’ini kaplayan bu duruma dair en ufak bir düzenlemeye gidilmemesi, en ufak bir kaygı taşınmaması, en ufak bir girişimde dahi bulunulmaması sizce de tuhaf değil mi ?

Evet, bugün özel sektör çalışanlarının neredeyse yüzde yüzü sendikasız çalışıyor…

Evet, bugün özel sektör çalışanları, ömürlerinin 3’te 1’ini, uzun, yorucu ve yıpratıcı mesai saatleri içinde, çoğu zaman sigortaları düzenli yatmadan (ya da bazen hiç yatmadan, bazen de aldıkları maaş az gösterilerek yatırılan); çoğu resmi tatilde dahi işbaşı yapmak durumunda kalarak, cumartesileri ve hatta bazen pazarları da çalışarak; uğradıkları her türden haksızlığa, sıkıntıya, suistimale ve mobbing’e karşı ağızlarını açıp ses çıkarmaya dahi korkarak; düşük ücretlerle ve sürekli patronlarının keyfine ve insafına bırakılmış bir halde onursuz bir biçimde çalışmaya zorlanıyorlar…

Ve ne hikmetse, en sıradan şeylerin bile konuşulduğu siyasette, hayatımızın 3’te 1’ini kaplayan bu durum hakkında kimse konuşmuyor !

Konuşanlar da, ya kendi aralarında, ya gizliden gizliye, ya da dostlar alışverişte görsün diye laf ola konşuyorlar…

Odanın içinde kocaman bir fil var, ve biz odanın içindeki karıncaları bile dikkatle incelerken, odada sanki bir fil yokmuş gibi etrafından dolanıyoruz…

***

Bağımsızlık Yolu, işte bu ikiyüzlü “görmezden gelme” haline karşı, lafı hiç dolandırmadan, kayıtsız şartsız net bir taleple, ömrümüzün 3’te 1’ini oluşturan bu durumu siyasete taşıdı : ÖZELDE SENDİKASIZ ÇALIŞTIRILMAK YASAKLANSIN !

Bu kampanyanın, pek çok özel sektör emekçisi tarafından heyecanla takip edildiğini de biliyoruz…

Dürüst olalım, yine pek çok özel sektör emekçisi, bu kampanyanın başarılı olabileceği konusunda çok umutlu değildir belki…

Çünkü bu kampanyaya rağmen, gözlerini ve kulaklarını sımsıkı kapamayı sürdürüyor o anlı şanlı, büyük, kitlesel siyasi partiler ve koca koca sendikalar bile…

Bazıları da, somut bir mücadeleyi önüne koymadan, sadece laf ola “destek veriyor”…

Ancak, biz bu işin peşini bırakmamak konusunda çok kararlıyız…

Çünkü özel sektör emekçilerinin içinde bulundukları koşullara dönük öfkelerinin ve kendi hayatlarını daha da güzelleştirmek yönündeki istek ve heyecanlarının, siyaset sahnesindeki kayıtsızlığı dönüştürebileceğine dair inancımız tam ve bunun için de mücadeleyi sonuna kadar yükseltmekte, ve değişik kesimleri de bu mücadeleye aktif bir şekilde katmakta sonuna kadar kararlıyız…

Bu çerçevede de, bugüne kadar gerek sokaktaki mücadeleyle, gerek basın yoluyla, gerek kamuoyu yaratmaya çalışarak, gerekse de yasal yoldan verdiğimiz mücadele ile şekillenen ÖZELDE SENDİKASIZ ÇALIŞTIRILMAK YASAKLANSIN KAMPANYASI’na yeni bir halka ekliyoruz : Özelde sendikalaşma için imza kampanyası !

Özel sektör çalışanlarının bu “sessiz çığlığına” ses vermek için, hade bir imza da sen at !

Celal Özkızan

Bağımsızlık Yolu