İŞTE O GÜN SİZİ TANRILAR BİLE KURTARAMAZ… – Celal Özkızan

downloadGarip hissetmiyor musunuz bazen ?

 

Bu ülkede UBP’nin ve CTP’nin (ve mevcut hükümetteki küçük yancısı DP’nin) politikalarını açıktan açığa savunacak insan bulmak çok zor…

 

Aldıkları her karardan sonra nerdeyse tüm toplumsal kesimler bu kararlara karşı harekete geçiyor…

 

Arada sessiz kalıp onaylayanlar da oluyor elbette ama açıktan açığa bu partileri hükümetteyken destekleyen neredeyse kimse yok…

 

Bu partilerin kendi en sadık sempatizanları bile konuşmamayı ya da utana utana konuşmayı tercih ediyorlar…

 

Hatta CTP-DP hükümetinin aldığı son zam kararına CTP’nin tabanını geçtim, genel sekreteri bile itiraz etti (gerçi CTP içinden söylenenlere göre karar oybirliği ile alınmış, genel sekreterin bu tavrı kurultaya yönelikmiş ama bizi ilgilendiren kısmı bu değil)…

 

Garip hissetmiyor musunuz bu durum karşısında hakikaten ?

 

On binlerce insandan oy alıyor bu partiler, ve hükümete geldikten hemen sonra kendilerine oy veren insanların büyük çoğunluğu da dahil olmak üzere toplumun neredeyse tüm kesimlerini karşılarında buluyorlar…

 

Ancak ertesi seçimlerde yeniden bu iki partiden birine yöneliyor insanlar…

 

Merak etmeyin, “insanlar akıllanmıyor, başlarına bela olan, halkın değil patronların ve Ankara’nın taleplerine öncelik veren bu partilere oy veriyorlar, müstehak bize” demeyeceğim…

 

“Koyun gibisin kardeşim” şiirini de hatırlatmayacağım kimseye…

 

Çünkü böyle olması çok doğal, gayet doğal…

 

Baraka’nın seçimlere girmediği veya kendine fikirsel olarak yakın gördüğü siyasi partilerin de seçime girmediği veya seçimi boykot ettiği zamanlarda, Baraka içinden bile CTP’ye oy vermiş insanlar var…

 

Sebebi de gayet basit : Siyasal alanda, toplumsal muhalefetin taleplerini, halkın taleplerini temsil etmeye aday bir alternatif yok henüz; daha doğrusu, var olanlar(ımız) bile, sadece belli başlı yerlerde (ve genellikle de kent merkezlerinde) örgütlenebilmişler; elleri/ayakları/sözleri/gözleri uzanmıyor memleketin dört bir yanına…

 

Zaten dürüst olmak gerekirse ülkede topu topu iki tane siyasi parti var : UBP ve CTP…

 

Memleketin dört bir yanında, en ücra köşelerinde dahi örgütleri olan / bağlantıları olan sadece UBP ve CTP…

 

Halkın karşısına kendini bir “seçenek” (ama alternatif olmayan bir seçenek) olarak koyabilen sadece bu iki parti…

 

O yüzden değil mi ki seçimden sonra pek çok insan bizleri arayıp ya da yolda gördüğünde durdurup “sandığa gidene gadar oyum sizeydi, kafamda siz vardınız, ama işte mühürü elime aldığımda gittim CTP’ye oy verdim çünkü oyum boşa gidecek diye düşündüm” demişti…

 

Tek sebebi bu değil elbet; örgütlülüğümüz henüz yeterice güçlü ve yaygın olmadığından, henüz her yerde ve herkesle sesimizi ve varlığımızı yükseltemediğimizden, insanların gözünde bir alternatif değiliz henüz; yani sadece “oyum boşa gidecek” meselesi değil, “oy versem bile ne yapabilirsiniz ki” meselesi de bu…

 

Tabii siyaset ve yukarda yazdığım konular sadece seçim meselesiyle ilgili değil ama seçimler bunun en belirgin örneği…

 

Yani sorun apaçık ortada aslında…

 

Büyük eksikleri ve yanlışları olsa bile toplumsal muhalefet, siyasal alan dışında her yerde ciddi bir direnç ortaya koymaya çalışıyor : Sendikal mücadele, ekoloji mücadelesi, kadın mücadelesi, öğrenci mücadelesi, LGBT mücadelesi, hayvan hakları mücadelesi, kültürel mücadele, barış mücadelesi ve dahası…

 

Düşe kalka da olsa, bazen affedilmez yanlışlar yaparak da olsa, bazen ideolojik olarak net, gerçekçi ve doğru bir çizgi tutturulamasa da, yine de toplumsal muhalefetin çeşitli alanlarında çeşitli direnişler konuyor ortaya…

 

İşin belki de en güzel yanı, her alandaki mücadele, kendi mücadelesinin bütünün (yani toplumsal muhalefetin) parçası olduğu bilinci ile asgari de olsa hemfikir…

 

Tek bir yerde eksiğiz…

 

Tek bir yerde cılız bile olsa sesimiz çıkmıyor…

 

Siyasal alan…

 

Yani lafı dolandırmadan söylemek gerekirse, siyasal partiler alanı…

 

Bir siyasal harekete ihtiyacımız var…

 

Her alandaki mücadeleleri kendininmiş gibi sahiplenecek, ve zaten aslında her alandaki mücadelelerle birlikte bizzat omuz omuza direnecek, ve en önemlisi her alandaki mücadelelerden beslenecek bir hareket…

 

Yani halkın kendisini yabancı hissetmeyeceği, hatta bizzat var olmasında ve güçlenmesinde aktif rol oynayacağı bir siyasal hareket…

 

Halkın oy verdikten 1 hafta sonra hemen lanet okumaya başlamayacağı bir siyasal hareket…

 

Ve elbette bu siyasal hareketin, örgütlenmesini ve kitleselleşmesini tamamladıktan sonra varacağı yer bir siyasal parti olacak…

 

Yeni bir tabela partisi veya sadece Lefkoşa’da örgütlenebilmiş bir parti değil elbette…

 

UBP’nin ve CTP’nin yaptığı gibi memleketin en ücra köşelerine kadar uzanabilecek bir siyasi parti…

 

Her yerde ve herkesle olan; on binlerce gözü, ayağı, kulağı, dili, eli olan bir parti…

 

Ancak UBP’den ve CTP’den farklı olarak, patronlara ve Ankara’ya değil, içinden çıktığı halka benzeyecek bir parti…

 

İşte o gün geldiğinde…

 

“Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya

Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya

Anamız çay demliyor ya güzel günlere

Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa

Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız

Bu, böyle gidecek demek değil bu işler

Biz şimdi yanyana geliyor ve çoğalıyoruz

Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını

İşte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz.”

 

Celal Özkızan

Baraka Kültür Merkezi Aktivisti

 

Be the first to comment

Leave a Reply