Kıbrıs’ta sermayenin kültüre ve semte saldırısı – Ezgi Tufan

Kıbrıs’ta kentsel dönüşüm süreci, 2000’li yılların başında tam da Annan Planı’na denk gelen dönemde UNOPS, UNDP, AB fonlarıyla Lefkoşa içindeki tarihi yerlerin restore edilmesi ve Arabahmet şirketinin kurulmasıyla başlamış olsa da bugün Lefkoşa Belediyesi’nin Arabahmet kültür evini özel bir üniversite olan Girne Amerikan Üniversitesine kiralamasıyla görünür olmuştur.

Çarşamba akşamı Kıbrıs Genç TV’de yayımlanan Gancelli adlı programa katılan Lefkoşa Belediye Meclis üyesinden ve Girne Amerikan Üniversitesi çalışanından dökülen incilerle niyetler ortaya çıktı. Lefkoşa Belediye Meclis üyesi amaçlarının Arabahmet’i “kalkındırmak” ve topluma kazandırmak olduğunu söylerken, Girne Amerikan Üniversitesi çalışanı da Arabahmet kültür evinden doğru orada yapmayı planladıklarını boncuk dağıtarak aktardı ve şunu da ekledi: Arabahmet bölgesine gece gitmeye korkanlar artık korkmayacaklar. Peki, Arabahmet nasıl bir bölge ki insanlar oraya gitmekten korkuyorlar?

Arabahmet, eskiden Kıbrıslı Türklerin, Elenlerin, Ermenilerin birlikte yaşadığı 74 sonrasında sınırda kalmış, eski Kıbrıs evlerinin tipolojisini yansıtan, kendi haline terk edilmiş bir yer. Ve bu yerde şimdilerde daha çok yoksul ve göçmen halk yaşıyor. Anlaşılan o ki Türkiye’de yakın zamanda tanık olduğumuz Taksim’in yayalara açılma projesi ve Sulukule kentsel dönüşüm projesi gibi Arabahmet bölgesi de kentsel dönüşüm projesiyle kısa zamanda sermayenin göz bebeği bir yer olacak. Bu süreçle birlikte gerek Arabahmet bölgesi sakinlerinin gerekse Arabahmet kültür evinde sanatsal etkinlik düzenleyen amatör grupların dışlanacağını/çıkartılacağını tahmin etmek zor değil.

Çarşamba günü yayımlanan söz konusu programda dikkat çeken noktalardan biri Girne Amerikan Üniversitesi çalışanının sürekli olarak çalıştığı kurumun şirket değil, üniversite olduğunu ve orayı devralmalarının sebebinin kâr etmek değil, Arabahmet kültür evini restore edip halkın hizmetine sunmak olduğunu söylemesiydi. Sermaye, kâr etmeyi göze almadığı alanlara girmeye teşebbüste bulunduğunda bile şirketinin genel çıkarlarını gözetir. Örneğin; bir şirket medya endüstrisinin kâr sağlamayacağını bilmesine rağmen televizyon kanalı veya gazete almasının tek bir sebebi vardır; o da objektif bir habercilik yapmak değil, kendi şirketini ideolojik alanda iyi temsil edebilmek ve dolaylı olarak kâr sağlamak. Girne Amerikan Üniversitesi de kar elde etmek için ekonomik alana yatırım yapan bir şirkettir! Eğer Girne Amerikan Üniversitesi’nin tek amacı sosyal sorumluluk olsaydı, binayı restore etmekle kalır; kiralamazdı!

Girne Amerikan Üniversitesi yöneticilerinin Arabahmet bölgesinde tasarladıkları projeye dair söylemleri “sosyal sorumluluk projesi” adı altında aslında liberal sosa bulanmış naif ve samimi bir duyarlılık görünümü veren illüzyondur. Bu şirket; gerek kültür evine yapacakları kafe ve oyuncak müzesi gerekse Arabahmet’e kurmayı planladıkları kampüsle oraya ciddi oranda yatırım yapmayı planlamaktadır. Bu nokta da bir soru daha akla geliyor: Girne Amerikan Üniversitesi neden terk edilmiş bu semte yatırım yapmayı istiyor? Sermaye, bir alana yatırım yaparken bunu anlık bir kârdan çok uzun vadeli düşünür. Arabahmet semti bugün yatırım yapılmamış bir mekân olması dışında, Kıbrıs kültürünün pazarlanabileceği simgesel bir atmosferi de içerecek binalara sahiptir. Aynı zamanda Kıbrıs görüşmelerinin yeniden başladığı ve bu defa emperyalist güçlerin uzlaşma olasılıklarının “doğal gazdan” ötürü yüksek olduğu düşünüldüğünde, bir anlaşma sonrası sınır bölgesi olan Arabahmet semtinin değer kazanacağı da ortadadır. Ranta açılacak bu semt, zaman içinde sermayenin kâr etme merkezi haline dönüşme potansiyeline sahiptir. Öte yandan ranta açılacak bu alanda yaşayan semt sakinlerinin ve amatör olarak sanatla uğraşan grupların mekândan uzaklaştırılmaları ve semtin dokusunun değişmesi söz konusudur. Benzer bir süreç yakın zamanda İstanbul, Taksim’de ve Sulukule’de yaşandı. Bugün amatör gruplar, Taksim’de sanat icra edemez noktaya getirilirken, oralara sermayenin girmesiyle mekân orta üst sınıfa hitap etmeye başladı. Sulukule’de ise halk evlerinden, yerlerinden, kendi kültürel yaşamlarından kopartıldılar.

Özellikle Baraka Kültür Merkezi ve sanatçılar tarafından Arabahmet kültür evinin yaşatılmasını sağlamak için toplumsal seferberlik çağrısına kulak tıkayan Lefkoşa Belediyesi’nin aynı zamanda ihaleye katılan Mimarlar Odasına da olumsuz yanıt vermesi manidardır. Lefkoşa Belediyesinin Arabahmet Kültür Evini Girne Amerikan’a devretmesinin yegâne sebebi, bu şirketin semti tamamen değiştirecek sermayeye sahip olmasıdır.

Yaşanan bu süreç çok açık bir biçimde gösteriyor ki Kıbrıs’ta neoliberal uygulamalar daha da yoğun bir şekilde yaşanmaya başlayacak. Bir yandan siyasal iktidarlar halkların yaşam alanlarını sermayeye teslim edecek kentsel dönüşüm projelerine imza atarken, diğer yandan toplumun kültürünü yozlaştıracak ve sermayeye açacak kültür politikalarını da yürürlüğe koyacaktır. Neoliberal politikalara karşı halkın hakları mücadelesi özellikle olası bir çözümün ardından Kıbrıs’ta daha da yankı bulacağını söylemek yanlış olmasa gerek.

Ezgi Tufan

Baraka Aktivisti