KÜÇÜK İŞLER – ABDULLAH ÖZDOĞAN

Küçük işler yapılması mümkün olandır, önemsenmez. Hayatımızda onlara yer yoktur çoğu zaman. Bu yüzden söylemesi dile zor gelir, yapması da ele…  Zihninizi yoklayın, kendinize küçük işler arayın, göreceksiniz.

Büyük işler ağızdan hemen çıkıverir. Zihnimiz alabildiğine büyük işlerle doludur; kime sorsanız on dakikada memleketi kurtarır. Her gün sorsanız her gün kurtarır, ama memleket gene aynı memlekettir, şaşarsınız…

Küçük işler ağızdan çıktı mı yola koyulmak gerekir, yoksa hesabı sorulur eninde sonunda. Kimse sormasa da kendiniz sorarsınız, mümkün olanı yapamadığınız için.

Büyük işlerin hesabı sorulmaz. Zaten yapması zordur, birileri size hak verir başaramadığınızda. Öz eleştiriden muaftır; bahane bulması, kendinizi teselli etmesi sorun yaratmaz. Yarın yenisini denersiniz, nasıl olsa kaybedecek bir şey yok!

Küçük işlerin sözü kısadır, çünkü esas olan iştir…

Büyük işler masala benzer, anlatmakla bitmez. Eyleme geçilemeyecekse uzun uzun anlatmak en iyisidir. Çünkü söz biterse, işin sırası mutlaka gelir.

Küçük işleri başarmak daha da kolay olur, yol kısalır, elini taşın altına koyan pişman olmaz, kaybedecek çok şey yoktur. Yeter ki birileri el atsın.

Büyük işler büyüktür işte! Kimse bir başkasının büyük işleri etrafında birleşmeye yanaşmaz. Çünkü yol uzundur muhakkak ayaklar karışır ve o taş düştüğünde bütün eller kırılır. Ondan sonra da bir daha bu işlere kalkışamazsınız.

Zor olan bir araya gelebilmek, birbirinin ayağına basmadan yürüyebilmekse eğer, yapılabilecek en doğru şey küçük işlerimizi sıraya koymaktır. Çünkü bu şekilde yürümek, beraber başardıkça kazanılabilen bir yetidir. Bunu kazanırsak ancak büyük işlere başlamayı göze alabiliriz.

Özetle, başarılması gereken büyük işler soyuttur ve hepimizin zihni bunlarla doludur. Küçük işlerse daha somut, hayata dokunabilen pratiklerdir. Ve hayata dokundukça büyük işlere yavaşça yaklaşabiliriz.

O zaman bize düşen;  asgari müştereklerde anlaşılabilecek küçük işler için iş birliği, güç birliği zemini yaratmak ve makul çağrılara icabet etmektir. Karşımızdakinin farklılıklarını, hareketsizliğimizi meşrulaştırmak için bahane olarak kullanmak değil. Yalnızca bu şekilde; yukardan bakmalara ve sekter tavırlara karşı mücadele edebilir ve iş, güç, eylem birlikteliklerinin önünü açabiliriz.

Öyle ya, ne güzel olurdu hepimiz diğerinin küçük bir işine el atıp, büyük bir iş başarabilsek!

Abdullah Özdoğan

Be the first to comment

Leave a Reply