KUZEY CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY VAR : BAĞIMSIZLIK YOLU – CELAL ÖZKIZAN

8 Aralık 2014 tarihi, Kıbrıslı Türk siyasal hayatında yeni bir hareketin doğuşunun tarihi oldu…

Doğuş demek de doğru değil belki, çünkü Bağımsızlık Yolu’nun kendi kuruluşunu ilan ettiği bildiride de dediği gibi “Biz aslında hep vardık. Gavur İmam’dan, Kıbrıs Komünist Partisi’ne, adanın en karanlık döneminde faşizme karşı durma cüreti gösteren emekçilerden, HALK-DER’e kadar biz hep bu topraklar üzerinde bağımsızlık, barış, özgürlük ve sosyalizm için vardık” …

 

Elbette bu hareketin nasıl bir şekil alacağını pratik gösterecek, yani o “Yol”un nasıl yüründüğü…

 

Ancak hareketin kendi zeminini ve hedefini ortaya koyduğu bildirgeye göz atmak, onun neden farklı olduğunu anlamak açısından faydalı olabilir…

 

Bu hareket, neoliberalizm karşıtı bir harekettir her şeyden önce…

 

İnsanların en temel derdinin, en temel kaygısının ve en temel sorunun geçim derdi olduğunu, hayatı onurlu, geleceğe güvenle bakabilen ve refah bir şekilde yaşamak olduğunu düşündüğümüzde, AKP’nin Kıbrıs’ın kuzeyine dayattığı ve CTP, UBP ve DP gibi yerli işbirlikçileri aracılığıyla uygulamaya koyduğu neoliberal uygulamaların, tam da bu en temel noktaya büyük bir saldırı olduğunu rahatça görebiliyoruz…

 

Nerelerde mi görüyoruz ? Özelleştirilen ya da tasfiye edilen kamu kuruluşlarından atılıp işsiz kalan, ya da asgari –veya çok düşük- ücretlerle çalışmaya geçen emekçilerde; cumartesi sabahları dahi mesaiye uyanan, sendikası olmadığından en temel çalışan haklarına bile sahip olmaya özel sektör çalışanlarında; pahalılaşan hayata karşı sabit duran –ya da azalan- reel ücretlerde; Göç Yasası’ndan sonra işe giren insanların yaşadığı zorluklarda; artık geleceğe güvenle bakamayan yeni nesillerde…

 

Bugün ama’sız şartsız neoliberalizme karşı olduğunu açıkça beyan etmeyen ve neoliberalizme karşı mücadele etmeyen; yani emekçilerin en temel gereksinimlerine ve çıkarlarına karşı açıkça bir saldırı teşkil eden bu ekonomik uygulamalara karşı durmayan hiçbir siyasi düşünce ve hareket kendisini solla bağdaştıramaz…

 

İşte Bağımsızlık Yolu, neoliberalizme karşı, siyasal anlamda, açık ve net bir meydan okuyuştur…

 

Neoliberalizmin, kapitalizmin bir biçimi olduğunu bilen, neoliberalizme karşı olmanın kapitalizme karşı olmak ve sosyalizm taraftarı olmak olduğunu bilen bir meydan okuyuş…

 

***

 

Bağımsızlık Yolu, Kıbrıs’ın bağımsızlığını savunan ve bunun yolunun halkların kardeşçe mücadelesinden geçtiğini net bir şekilde ortaya koyan bir duruştur…

 

Adada Türkiye’nin ve Yunanistan’ın askeri varlığına (ama Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşadığımızı düşündüğümüzde, en önce kendi muhatabı olan Türkiye’nin askeri varlığına), üzerinden savaş uçaklarının havalanıp Ortadoğu’yu bombaladığı İngiltere üslerine ve NATO’nun istihbarat istasyonlarına karşı olmak anlamında, yani Kıbrıs’ın politik bağımsızlığını sağlamak anlamında bağımsızlıkçıdır…

 

Bunun yanında, Kıbrıs’ın kuzeyinin Türkiye’ye, Kıbrıs’ın güneyinin ise AB’ye ekonomik bağımlı olmasının karşısında durması anlamında da bağımsızlıkçıdır…

 

Ekonomik bağımsızlık, elbette bağlılığın zıttı olan bağımsızlık değil, bağımlılığın zıttı anlamında bağımsızlıktır…

 

Elbette Kıbrıs’ın, herhangi bir coğrafya gibi, kendisine yakın coğrafyalarla –örneğin Türkiye ve Avrupa devletleri ile- ekonomik ilişkiler gerçekleştirmesi çok doğal ve gereklidir; ancak bu ilişkiler bir bağımlılık ilişkisi olarak değil, karşılıklı rıza ve çıkara dayanan bir bağlılık ilişkisi olursa anlam kazanır; bunun da, ülkeler arası bağımlılık ilişkisini şart koşan kapitalizm ve emperyalizm çerçevesinde mümkün olmayacağı çok açıktır…

 

Bağımsızlık Yolu için “halkların kardeşliği” lafı bir slogandan ibaret değildir…

 

Kıbrıslı Türk halkı ve Kıbrıslı Elen halkının kardeşçe yaşayabilmesi için, her şeyden önce bu iki halkın birbirlerini kardeş ve eşit olarak görmeleri gerekmektedir…

 

Bu anlamda, nasıl ki Türkiye’nin adadaki işgali ve onun doğurduğu sonuçlar, yerlerinden zorla edilen yüz binden fazla kişi başta olmak üzere Kıbrıslı Elen halkı için kardeşleşme önünde bir sorunsa, Kıbrıslı Türk halkı için de, Kıbrıslı Elen halkı tarafından siyasal anlamda eşit bir muhatap olarak görülmek, onurlu ve eşit bir barışı talep etmek ve azınlık olmayı kabul etmemek de, bu kardeşleşme sürecinin en önemli yapıtaşıdır…

 

***

Bildirgenin içindeki diğer unsurları, önümüzdeki yazılarda incelemeye devam edeceğiz…

 

Ancan şimdiden söylemek mümkün ki, “kuzey cephesinde yeni bir şey var”.

 

Celal Özkızan

Baraka aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply