Mecburi Hale Gelen Bir Tartışma Konusu – Ali Şahin

Kuran kursları, zorunlu din dersleri, İlahiyat Koleji, külliye… derken bambaşka bir yer olmaya başladı bu Kıbrıs’ın kuzeyi.

Bugüne kadar egemenlerce çoğunlukla milliyetçiliğin destekleyici bir unsur olarak kullanıla gelen din temelli siyaset Türkiye`deki 11 yıllık AKP iktidarıyla beraber Kıbrıs`ta da etkisini farklılaştırdı ve merkezi bir konuma geldi.

Daha önceleri Kıbrıslı Türklerin “Türklüğünü” beğenmeyen Türkiyeli iktidarların artik “dindarlığını” ya da “Müslümanlığını” beğenmez hale gelmesi bunun tipik bir göstergesi.

Zaten yazının başında bahsedilen icraatlar da bu beğenmemenin ve buna bağlı olarak Kıbrıslı Türkleri dönüştürme çabalarının birer parçası.

İşte durumun bu hale geldiği ülkemizde, belki de bugüne kadar tartışılmaya gerek bile duyulmamış bir konu dolaylı biçimlerde halkın gündemine sokuluyor.

Mevzu bahis konu “laiklik”.

Aslında Kıbrıslı Türkler arasında tartışıldığını bile düşünmek insana garip geliyor ama maalesef gerçeklik bizi istemediğimiz şeyleri tartışmaya itiyor.

Asırlarca çeşitli sosyo-ekonomik etkenler tarafından belirlenen Kıbrıslı Türk kültürü laiklik konusunun konuşmasını gerekli kılmadı.

Tarihsel süreç içerisinde inananından inanmayanına kadar Kıbrıslı Türkler bugüne değin uyumlu bir şekilde yaşamlarını bir arada sürdürdüler.(Tabi ki bu süreç bazı gerilimleri de barındırmıştır)

Ancak AKP`nin gerici ve baskıcı politikaları bu dengeyi günden güne kendi istediği şekilde değiştirmekte.

Kağıt üstünde laik olduğu söylenen kktc gün geçtikçe daha dini temelli bir yapı görünümüne dönüştürülüyor.

Elbette ki bu değişim çeşitli sebeplerden ötürü Türkiye`de olduğu kadar hızlı yaşanmıyor.

Fakat şurası bir gerçek ki; tahakküm altında yaşamanın bir sonucu olarak AKP ve yerli işbirlikçileri Kıbrıs`in kuzeyinde yapay bir ihtiyaç yaratarak kendi isteklerini Kıbrıslı Türklere dayatıyorlar.

Bunu yaparken de 1975’ten beri uyguladıkları bir taktik olarak yoğunlukla Türkiye’den gelen göçmen kesimleri kullanarak halk arasında kendi aleyhlerine işleyen bir ayrılık yaratıyorlar.

Hal böyle olunca en genel anlamıyla “din işlerinin devlet işlerinden ayrılması” olarak tanımlanan laiklik konusu da tartışmalı bir hal alıyor.

Peki; Kıbrıslı Türk siyasetinin laiklik konusuna dair bakışı nedir?

Şüphesiz ki bu konu, bu kısa yazının tartıştırabileceğinden çok daha geniş bir alana ihtiyaç duyar.

Dolayısıyla Kıbrıslı Türk siyasetinin laiklik konusundaki duruşunu, AKP`nin politikalarına karşı konumlanışını başka bir yazıya bırakacağız.

Öte yandan yukarıda da belirttiğimiz gibi halkın içinde laiklik konusunun doğrudan bir şekilde henüz tartışılmaya başlanmamış olması siyasi çevrelerin de bu konudaki görüşlerini açıkça belirtmelerine ve tartışmalarına sebep olmadı.

Ancak şurası bir gerçek ki gericiliğin çeşitli biçimlerde yaygınlaştığı bir ortamda laikliğin ne olduğu, Kıbrıs`ın kuzeyinde laikliğin nasıl algılandığı, nasıl bir laiklik savunusu olması gerektiğine dair tartışmalar tüm Kıbrıslı Türk ilericiler için bir ivedilik haline geliyor.

Çünkü bir önceki CTP döneminde Kıbrıs`tan çocukların çeşitli cemaatler aracılığıyla gizlice Kuran kursuna gönderildiği ve o dönemin başbakanı Ferdi Sabit Soyer`in “Ha tenis kursu ha Kuran kursu” diye nitelemesinden beri gerici politikalar kat kat artmış durumda ve bazılarının iddia ettiğinin aksine “masumiyetini” çoktan yitirdi.

Halktan bu gerici politikalara karşı refleksif tepkiler gelse de planlı, programlı bir mücadelenin olmadığı koşullarda gericiliğin önüne set çekmek imkansız.

Nasıl bir mücadele hattının izlenmesi gerektiğinin ilk adımı da bu konuyu tartışmaya başlamaktır.

Bu yazı 2 Kasım 2013 tarihinde Bağımsızlık Yolu Örgütlenme Sekreteri Ali Şahin tarafından kaleme alınmıştır.