O KADAR DA DEĞİL! – Ali Şahin

downloadSiz aptal mısınız?

Size böyle bir soru yöneltilse bozulurdunuz değil mi?

Bozulmaktan da öte öfkeyle tepki gösterirdiniz muhtemelen.

Çünkü bu soru, kişiye hakaretten farksızdır.

İşte bu hafta bu soru bize biçim olarak farklı bir şekilde soruldu.

İnci gibi açıklamalar geldi Başbakan Yorgancıoğlu’ndan.

Elektriğe yapılan o büyük zammın ardından tüp gaza ve benzine ikinci kez zam geldi.

Başbakan’ın elektrik zammını “kurum batıyor” diye gerekçelendirmesinin ardından bu kez de tüp gaza ve benzine yapılan zamları haklı göstermek için elinden geleni yaptı.

Ancak bunu yaparken bize ayıp ediyor!

Yapılan zamlara rağmen tüp gaz ve benzin fiyatlarının hem Türkiye hem de güney Kıbrıs’a kıyasla daha ucuz olduğunu söyleyerek “yüreklerimize su serpti doğrusu.”

Açıkçası bu sözler en hafif tabirle halkın zekasına hakarettir.

Çünkü “bizde durum kötü ama yine de diğerlerinden iyiyiz” mantığı halkı uyutmak için söylenebilecek bir safsatadır.

Bir kere, bir kişi ya da kurumun durumunun iyi ya da kotu olarak değerlendirilebilmesindeki mantık, o kişi ve kurumun başka kişi ve kurumlar ile kıyaslanmasından çok kendisinin bir önceki durumuyla kıyaslanmasına bağlıdır.

Daha somuta dökersek şöyle diyebiliriz; bir ülkenin ekonomisi değerlendirilirken durumunun ne olduğunu bir önceki yıla bakarak değerlendirebiliriz.

Ancak bu kıyaslamanın ardından diğer ülkelere kıyasla durumunun ne olduğunu tartışabiliriz.

Meksika’nın ekonomik büyüme durumu, geçen yılki ekonomik verileri üzerinden ortaya çıkar.

Büyüme olup olmadığı böyle anlaşılır.

Biraz daha mikro düzeyde bir örnek verelim.

“Ahmet bu yıl 80 lira kazandı, gecen yıl ise 100 lira kazanıyordu fakat bu yılki durumu yine de 60 lira kazanan Ayşe’ye göre daha iyi.”

Sizce Ahmet’in ekonomik durumunda bir iyiye gidiş var mıdır?

Cevabi son derece açık değil mi?

Sadece ekonomi ile ilgili bir örnek olmasın.

Mesela gericileşme.

İlahiyat Koleji, Kuran kursları, tarikatların daha da fazla örgütlenmesi vs vs.

Kıbrıs’ta gericilik günden güne artıyor.

Şimdi şöyle bir mantık üzerinden kendimizi avutabilir miyiz?

“Kıbrıs’ın kuzeyinde gericilik reddedilmez bir şekilde arttı fakat en azından bir İran ya da Suudi Arabistan değiliz.”

Böyle bir mantık toplum yapımıza yönelik gericileştirme saldırılarını iyimser gösterebilir mi?

Maalesef hayır!

Çünkü bizim ilk ve ana kriterimiz kendi ülkemizdir ve bu bir tercih değildir.

Yukarıdaki düşünüş şeklini salık verecek yegane akıl egemenlerin ve onların yanında saf tutanların aklıdır.

Çünkü tamamen kabullenme hatta şükretme üzerine kurulu bir mantıktır bu ve halkı aptal yerine koyar.

Ancak halk güdülecek bir koyun sürüsü değildir.

Belki örgütlenmesi, kolektif bir irade ile harekete geçmesi kolay bir kitle değildir.

Hatta mevcut durumda çoğunlukla kendi içinde mücadele eden ve birbirinin üzerine basarak mutlu olmaya çabalayan bir kitledir.

Ancak sınırı orada biter.

Fakat kışın içinde elektriğe, tüp gaza, akaryakıta zam yapanları, öğrenciler üç buçuk aydır hakları olan bursları alamazken alay edercesine “şarap gecesi” düzenleyen “solcu” gençlik örgütlerini göremeyecek kadar da kör değildir!

Yani anlayacağınız, o kadar da değil!

Ne demişler; “sefalet eken öfke biçer!”

Hasat zamanı da elbet gelecektir.

 Ali Şahin

Baraka Kültür Merkezi Aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply