PAHA BİÇİLMEZ OLAN TEK ŞEY BAĞIMSIZLIĞIMIZDIR – ALİ DOĞANBAY

Gerisi zaten pahalıdır!

            Paha biçilmez olanın bağımsızlığımız olduğunu hayat bize bir kere daha gösteriyorken, hayat pahalılığı ödeneği hakkının 2015 yılı kapsamında kaldırılmasına “paha noktasından” bakacaksam, söyleyebileceğim tek şey bağımsız ve özgür ve birlikte kurtulacağımız o iradenin bir kere daha tarihin en sağlam soru işaretini önümüze koyduğudur.. Ve biliyorsunuz, solundan sağına kadar Ankara sosuna bulanmış partilerimizin vereceği cevabın aşağı yukarı bir metnini okumak istiyorsanız Akkuyu’da yapılacak olan Nükleer santral için dün meclis zabıtlarına düşen kayıtlarını okuyabilirsiniz. Ki ironinin bile kendi kendine konuşmaya başladığı ve ulan ben mi şaka yapıyorum siz mi dediği ve sanırım Aziz Nesin’in bile fazlasıyla realist kalacağı bir çağın içinde hepimiz Akkuyu’da köy kahvesinde oturup yazamadığımız köy seyirlik oyunları üstüne hiç acayip şeyler yazmak için uğraşıyoruz, ve meclis zabıtlarını bir kere daha okuduğumda ironinin gözyaşları olduğunu görüyorum…

Doğuş Derya’nın “sözlerimin sonuna kadar arkasındayım” demesi kayda değerdir, fakat kaydın yıllar sonra okunduğunda değer etmesi için bir de örgütlü iradenin o şeyin karşısında dimdik durduğunu yazmalı tarih… Doğuş Derya, güzel şeyler anlatan filmin kahramanı gibi, repliklerini her duyduğumuzda özlemle ve sevgiyle açıyoruz televizyonun sesini, ama filmin izleyiciye söylediği şey filmin sonuna geldiğimizde, ki çoğu zaman sonunda bile değil ortasında bir yerde, öyle buruk ve yenilgi dolu bir şey söylüyor ki, film kahramanının önüne geçiyor ve kahraman tüm inandırıcılığını kaybediyor.  Bilmiyorum, belki de kahraman böyle bir filmde oynamak istiyor, fakat Ctp belli ki, Ankara neyi çevirmek isterse onu en güzel ben çekerim diye hemencecik atılmayı sinema sanıyor. Bu oyunu oynamayacağız diyebiliyor mu, herhangi bir kahraman mesela içinizden, bu oyunu oynayanların oyunlarının arkasında olmayacağız diyebilir mi ya da, bu halkın filmini çekebilir mi, nükleere tıs, hayat pahalılığı ödeneğine sesi kıs, Işid Ortadoğu’nun ırzına geçerken fıs, lakin iş PKK’ye gelince aslan kesil-listelendir-terör listesine al, Tayyip buyurunca koştur, bir tane Akp milletvekiline partice dimdik durup karşı koyma, sonra Doğuş Derya’nın arkasındayız lafının arkasını birazcık sorgulayınca, şu kadar tip solcu var, hemen kategorize, hemen sınırları çiz, ne kadar çok sınır ve hudut seviyormuşsunuz solcu abilerim, ablalarım, sonra da beddua ile cümleyi bitirerek Pensilvanya hocasına selam çakar gibi olduğun yerde zıpla dur. İroninin sol ettiği yerdeyiz, acıklıdır. Açıkçası, kimse kusura bakmasın ama, bu çok kötü ve baya berbat yazılmış ironik solculuğunuz, sağcılığınız, ve filminiz bana da hep oyun gibi geliyor.. Ki oyun iyidir, severim, söylemek istediğim bildiğin oynamanız, yalancılığınız.. Zira güzel abiler, ablalar, federasyon deyip faşizme karşı diklenirken, geri kalan bütün kalelerde ise kaleciliğinizi bozmazken, üzgünüm, ancak kendi ikiyüzlülüğünüzü deşifre edersiniz. Ankara’nın barışı, Ankara’nın ekonomik paketi vol 1, Ankara’nın Beslemeleri: 2 Film birden, Ankara’nın Savaşı I, Ankara’nın Savaşı II- Devam filmi, Ankara’nın Barışı, Ankara’nın Barış Görüşmeleri vol 256, Ankara’nın Nüfus Planlaması Vol 1, Ankara’nın Nükleer’i tek gösterim, Ankara’nın Bağları Orijinal Seri I-II-III, bu kadar film, hepiniz oradaydınız, hepiniz oynadınız, ve oynuyorsunuz, ve oynayacaksınız, fakat faşizmin tarihine dipnot düştü diye bütün bunların sorgulanmasını ve gözlerimizin önünden film şeridi gibi geçen ikiyüzlülüğünüzü unutmamızı mı isteyeceksiniz, hayır, bunlar ne kahraman için yeterlidir, ne de film için, değildir ve kabul etmeyeceğiz, çünkü paha olan ve bu halkın bütün zenginliği de işte buradadır, bağımsızlığı, özgürlüğü, kendi ayakları üstünde durabilme becerisi, zekâsı, ve başka halklarla el ele yürüyebilme yetisi, ve yazacağı oynayacağı en güzel film budur, ve bizlerin bu halka vereceği en büyük en zengin en güzel paha budur, o gün geldiğinde zaten hayat mı ömür mü hangisi kendisinden daha pahalıdır sorgulamayacağız, ki hayat dediğin zaten, şairin üstü kalsın dediği yerden yürüyorum, pahalıdır. Maharet ki onu birlikte, beraber, özgür ve bağımsız ve kendi ayaklarımızla ve ürettiklerimizle paha biçilmez yapabileceğimizdir…

Ah güzel vekil insanlarım, keşke yapılmış şakaları tekrar etmeseydiniz, “tüp gaz da çok zararlı bir enerjidir ama bütün evlerde kullanılır” ve fakat bu şaka senden evvel yapıldı güzel vekilim. Yapma.  “Anavatanın kararıdır! Karşı değilim, inşallah patlama olmaz!” akıl yoluyla ve bir cümle olarak kurulmuş olsaydı söyleyecek çok şeyim vardı, ama yok. Muhakkak ki paha biçilmez olan bağımsızlığımızdır derken kastettiğimiz senin cümlenin aksi sedası idi, ve pahamız bu yüzden insan kıymetlisidir, ve biz kıymet verdiklerimize “inşallah ölmezler” demeyiz, onları severiz, yaşarken ve uyurken, çok severiz, çok sevmek için yaşanan bir ölümlü dünyada, kalmayı diretmek ve yaşamayı anlamlı kılmak için. “Suriye’de de kurulacak olana tepki gösterildiğinde ben de Akkuyu’ya tepki gösteririm” cümlesinin hemen bittiği yerde “Suriye’de hangi acıya, hangi iştahı doymaz midelerin savaşına tepki gösterdin de buna göstereceksin” diye soracağı geliyor insanın, soramıyor fakat, ey yiğit insan vekilim, illa tepki göstereceksen Suriye’ye, bin küsurlu odasında iştahını kabartacak yer arayan padişahına versene, verebilir misin, ve fakat kıvrak yazmak sadece kalem ile yapılan ve yazı olan bişey değil ki, ah keşke sadece öyle olsaydı. Ve içi kof, dışı boş, oportünizmin özneleri, “beni bağlamaz”cılar, “Sloganla iş olmaz”cılar “Bizim de söz hakkımız olmalıydı”cılar. O değil de, asıl mühimi yine faşizme diklenen partinin, yiğit ve solcu abi ve ablaların partisinin, şunu demeli miydi özel kalem müdürleri, özel bir ismi mutlaka olmalı zira kalemi özel, “Bu takip edilecek basit bir gazetecilik işi değildir. Sizi aşar!” Aşar elbet kalemi bile özel isim eden şahsiyetim eder, etmez mi, etmelidir de, yoksa bu filmler, bu oyunlar, bu filmin arasına bir yerine iliştirdiğiniz güzel replikli kahramanlar, seyirciye göre nabız ve alkışa göre şerbetiniz ve elbette çok mühim ve önemli kavgalarınızın da nasıl anlamlı bir boyu olurdu, bizi aşar, biz zaten hayat o kadar pahalı ki dediğimizde iç çeksek yeter, zaten o kadar iç çekmesi ki bu hayat tıpkı pahası gibi, bu memurlar çok pahalı, bu memurlar var ya göt üstüne oturup beleşine maaş alan tipler, bunları kaç tipe ayıralım solcu abilerim ablalarım, çünkü bütün mesele memur meselesi, çünkü bir gün canı sıkıldığında Ankara’nın, sıkılgan tarafına kktc filmleri çektiğinde uydurduğu replikleri de biz uydurduk, bu memurlar, bu maaşlar, bu ücretler ne kadar pahalı, bunları sıfırladığımızda, bunları sıfırladığımızda, sıfırladığımızda bunları, ve kktc’nin nüfusu en az beş yüz bin olduğunda refaha ulaşacağız. Aşar elbet, çünkü siz bu filmi oynatırken kamerayı hep başka yere çevirip arkada ne filmler çekiyorsunuz bilmeyelim diye, uydurduğunuz replikleri görmeyelim diye aşacak tabi, bizim boyumuz sizin yalanlarınıza yetişir mi? Aşacak elbet, aşmaz mı, memurlar, maaşlar, ırkçılık, ucuz işçi sömürüsü, göç yasası, partizancılık, trafik sorunu, inşaatlar, ölümler, yabancı uyruklular, kerhaneleriniz ve kumarhaneleriniz, arka bahçeniz, mafyalarınız, kara paralarınız, otelleriniz, önünde başka film çekip arkada başka çektiğiniz filmleriniz, arka bahçesinde başka oynanan filmleriniz, hepsi ama hepsi bizim uydurduğumuz kabahatlerimiz, aşacak elbet, aşmaz mı, siz kamerayı istediğiniz yöne çevirin, istediğiniz kahramanı ve repliğini sevin deyin, sevelim, ama sorgulamayalım, hiç ama, aman, bizi aşar, karışmayalım, aman, ikiyüzlü ve yalancı olduğumuz belli olmasın, aman..

Aşmayacak bir gün ama. Ve dosdoğru konuşacağız. Ve bu halk sizin zannettiğiniz gibi gözü kör kulağı sağır değil ve uydurduğunuz her filme ve sanki her defasında Ankara çekmiyormuş gibi yaptığınız bütün bu yazılmışlara paha etmeyecek, göreceksiniz, çünkü; görüyorlar, görüyoruz… Ve bizim için paha meselesi, hayat-memat meselesidir, hayatın pahalılığı değildir ki, bizden alacağımızı kesseniz ne olur kesmeseniz ne olur, siz bizim ayaklarımızı gövdemizden kesmek için kırk senedir uğraşıyorsunuz, kırk seneden de öncesi var, ve elbet daha öncesi de var, biz ayakların, ve bütün ayakların, hayattan ve sizden alacağımız var, aşacağız bir gün, aşacağız ve baş olacağız ve bütün pahamız bağımsızlığımız diye okunacak bir tek, göreceksiniz!

Ve son olarak, nükleer filminizden barış diye uydurduğunuz bütün filmlere kadar, kardeş saydığımız halklarla el ele tutuşarak, yan yana durarak, her yerde ve her durumda, bağımsızlığımızın pahasına yaslanarak ve kardeş halklarımızdan gücümüzü alarak faşizmin karşısına dikilerek bu filmi değiştireceğiz… Siz hayat mı daha paha eder pahası mı daha pahalı diye düşünmeye durun.  Bizim hesabımız da kitabımız da başka eder, ve siz onun matematiğini bulamazsınız…

 

Ali Doğanbay

Be the first to comment

Leave a Reply