Savcının yediği naneye bak!!! – Yusuf Özgü Sertel

Savcı kelimesi, sözlük anlamı olarak bakıldığında “kamu adına dava eden” demektir. Yani savcı(lık) hukuki süreçlerde direkt olarak  taraf olup, kamu çıkarı lehine refleks göstermesi gereken bir yükümlülük taşımaktadır.

Kamu kelimesinin anlamca bir diğer  karşılığı ise “halk”tır. Marksist görüş halkı; bir coğrafya üzerinde yaşayan tüm sınıflardan oluşan bir kavramdan  ayrı olarak emekçi kitlelerden oluşan bir kavram olarak ele alır.

O halde savcılık kurumu da, kapitalist sistemin(sistemin yapısı gereği) ezenleri olan sermayedarlar tarafında değil, sistemin  ezilenleri konumuna itilen emekçi sınıftan yana saf tutmalıdır.

Aklımıza hemen şu sorunun gelmesi kuvvetle muhtemeldir.

Nasıl olacak da kapitalist sistemin bir enstrümanı olan savcılık müessesesi, sistemin desteklediğinin değil de ezmeye çalıştığının yanında olacak ?

Aslında cevap gayet net: Onur!!

Sistem  kendi dayattıklarını uygulatacağı  piyonları ne kadar az oranda bulursa baskı yapabilme aralığı da o denli daralacaktır.

Anayasada halka tanınmış bir hak olmasına rağmen, yıllardır uygulanan neo-liberal politikalar sonucunda, bir avuç sermayedarın peşkeşine çekilen plajlar ve kullanımı  konusu Anayasa Mahkemesine taşındı nihayetinde.

Kar ve daha fazla kar diye höyküren sermaye plajları halka kapatmakta, canının çektiğini plaja almakta ve bu erişimi ücrete tabi tutmaktadır.

Barınma, sağlık, eğitim, beslenme ve ulaşım ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanmadığı bir yana dursun sürekli pahalılaştığı, emekçi halkın alım gücünün sürekli düştüğü Kıbrıs’ın kuzeyinde; halkın deniz keyfi bile kar getiren bir meta olarak pazara dahil edilmektedir.

Yazının başında değindiğimiz üzere “kamu adına dava eden” olması gereken savcılık ise açıkça sermayenin sözcülüğünü yapmakta ve halkın plajlara erişebilmesinin sermayenin düzenlemesine sokulması yönünde görüş bildirmektedir.

Ve ne acıdır ki, bunu da “kamu yararı” gözettiği gerekçesine dayandırmaktadır.

O halde savcılığın “kamu”dan anladığı  sermayedardan başka bir şey değildir.

Basında çıkan bir haberde,  savcılığın görüşünü ileten savcı, ismi kullanıldığı için rahatsız olmakta ve haberin içeriğini değiştirtmeye çalışmaktadır.

O halde şunu sormak lazım: Verdiğiniz görüş “kamu yararı”  lehine ise neden rahatsız oluyorsunuz?

Ama yok yok.

Verdiğiniz görüşün düpedüz sermayeye daha da kazandırmak, emekçi halkı sömürmek için olduğunu bal gibi biliyorsunuz.

İşte tam da rahatsızlığınız bu yüzden!!

Yukarıda sorduğum ve cevabının net olarak “onur” olacağını söylediğim soruyla bitirmek istiyorum.

Noktayı koyarken de savcıya bir tavsiyede bulunmak istiyorum.

Adınız da verilerek verdiğiniz görüş ifşa edildiğinde ya  rahatsız olmayacaksınız ya da istifa müessesini işletip onurunuzla avukatlık yapacaksınız.

Bağımsızlık Yolu

Yusuf Özgü Sertel