SEL’İN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ – MUSTAFA BATAK

Ne yağmurdu be!’’ dedirtecek kadar geçtiğimiz hafta yağış aldı bu küçücük ada…

Söylenenlere bakacak olursak, böyle yağış görülmemiş uzun zamandır.

Ancak hatırlıyorum da yaklaşık 5-6 yıl önce, özellikle Göçmenköy, Hastane, Sanayi Bölgesi gibi bölgeler yağış nedeniyle sular altında kaldığında yine benzer cümleler kuruluyordu.

Kim bilir, daha da önceki yıllarda belki yine aynı cümleler yine kuruluyordu…

***

Edilen kelam, verilen sözler oldukça fazladır bu küçücük adanın alt yapısına ilişkin. Ancak iş icraata gelince oradan öteye gidilemiyor ve iş tıkanıp kalıyor.

Bu günlerde ise revaçta görünen bu problemler, farklı bir başlık altında tıkanıp kalıyor…

Hatırlanacağı gibi, hafta başında Lefkoşa’da yağan yağmur yine benzer bölgelerde epeyce zarara yol açmıştı. Bu durum elbette ki üzücüdür. Çünkü yağış, artık insanların beklediği ve oldukça sıcak geçen yaz aylarının ardından istediği bir şeydi. Fakat netice itibariyle hanelere bu denli zarar verip, yolların kapatılmasına neden olabilecek bir yağmuru kimse beklemiyordu…

Tam da bu noktada ‘‘ bir takım insanlar’’ diyebileceğimiz kişiler avuçlarını şişirip Lefkoşa Türk Belediyesi’ni sorumlu tutacaktı ki aynı durum Mağusa için de hâsıl oldu ve bu kişiler söylediklerini yutmakla yetinebildi…

Mağusa’nın bir gün arayla yağış alması tesadüf olarak değerlendirilebilir, fakat ortaya çıkan tablonun da bu şekilde değerlendirilmesinin hiçbir bilimsel karşılığı yoktur…

Yoktur çünkü bu sorun sadece Lefkoşa’nın, Mağusa’nın veya diğer bölgelerin sorunu değildir. Bu sorun bilfiil geçmiş hükümetlerin ve belediyelerin sorunudur. Dostlar alışverişte görsün misali yapılan bir takım çalışmalar yerine, köklü çözüm arayışlarına gidip yapısal kararlar alınsaydı bugünlerde aynı yağmurun nereye birikeceğini konuşuyor olurduk. Hatta devamında aynı suyun yeniden nasıl değerlendirileceğini biraz düşünebilir ve bugün Türkiye’den gelecek olan suya karşı, ‘‘teşekkürlerimizi’’ iletip kendi kaynaklarımızı işaret edebilirdik…

Bunların hiçbiri hayal değildir…

Ancak ne yazık ki bunların her biri hayal ürünü olarak lanse edilerek, hiçbir şekilde gündeme alınmıyor böylelikle de karşımıza bu denli sorunlar çıkabiliyor. Çıkan sorunlara ilişkin ise sağlıklı çözümleme yapmak, ortak hareket edip yapısal kararlar almak yerine, giyilen parti formalarıyla saldırıya geçiliyor…

Oluşturulan bu kısır döngü artık alışıla gelmiş boyutlardadır. Ve halk neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu son derece iyi biliyor. Örneğin yüzyıllardır yaşanılan Surlar İçi bölgesine baktığımızda ne sel olduğunu ne de hanelerin sıkıntı yaşadığını görebiliriz. Yeni yapılan bölgelerde ise bu sorunları sıralayabileceğimize göre artık sorunun bir virüs gibi içimize girdiğini kabul etmeliyiz.

Ayrıca şunu da belirtmekte fayda var, sorunun tanımını yapısal olarak tarif ederken, evet yapılaşmadan da söz ediliyor. Fakat dahası, geçmişten bugüne kadar alınan yanlış ve hatalı kararların, hükümet olduğunu iddia edenlerin esasında iktidar olamayışını ve günü birlik girişimlerini ifade ediyor. Yaşanan sel olayı ise tüm bunların toplamının resmidir. Yani kktc denen yapı da meyilsiz yollarımız, alt yapısı olmayan sokaklarımız gibidir.  Bunları tamir edebilmek için, önce kaypak zihinlerden ve oluşturulan çarpık düzenden başlanılması gerekmektedir.

 

Mustafa Batak

Baraka Kültür Merkezi Aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply