TEDİRGİN – Hasan Yıkıcı

downloadÇok söz var.

Oldukça çok.

Tükenene kadar varıyor sözcükler…

Çok yazı var.

Oldukça çok. Dökülene kadar varıyor cümleler…

Sözler yazılar hep bir şeyler öğretme niyetinde. Ama hiçbir şeyi değiştirme niyetinde değil. Kanmayın öyle yerleri gökleri inletecekmiş gibi sağdan soldan duvarlara vuran; vurup da yere çakılan keskin ve öfke dolu bildirilere.

Söz de miadını doldurur, eylem olmazsa metafizik bir hale bürünür, üflersin dağılır.

Üflesek şimdi bütün sözler dağılacak. Ama üfleyemiyoruz da toplum olarak. Sözler bir kafese dönüşüyor, eylemimizi zapt eden. Başka kafesler de var elbet, ama bu farklı… Söz kafesini biz yaratıyoruz sadece… Susmak değil çaresi, sözden öteye geçmek kırar ancak bu kafesi.

 

***

Hep aynı sözler hep aynı yazılar…

Varoluş kavgasında yok oluşumuzu sayıklıyoruz.

Tedirgin oluyor insan. En çok da kendini tekrar etmekten.

 

***

Geleceği düşünmekten çekinen insanlar olduk çıktık. Dehşete düşüyor insan.

Asgari ücrete güvencesiz  çalışan bir genç…

Bilemiyor! Ay sonunu çıkartma derdi bile yok artık. Çünkü dert edinilemeyecek kadar saçma bir kaygı. Ayın sonu yok zaten…

*

Tam o sırada ülkeye TOMAtes girer… Kimse bilmiyor TOMAtes’li menemenin tadını.

 

*

Yurtdışında okuyan bir başka genç, burs yatmıyor. Aylardır… Hangi aylardır, artık hesap karıştı… Burs parası hesabı değil… Ev kirası hesabı ile yatmayan bursların aylarının hesabı karıştı…

*

Tam o sırada ev sahibi arıyor, kira diyor, faturalar zili çalıyor, kapının altından giriyor… Telefondaki ses ‘anne’ diyemiyor artık!

 

*

 

Göçmen bir işçi… İnşattan eve dönüyor. Gün karanlığa dönüşmekte. Onun için gün var mıydı? İçi en son ne zaman aydınlanmıştı. ‘Bu günü de yedik’ diyor, gün mü onu o mu günü yedi, tartışmalı. Eve gidecek, evde bekleyen bir yoksulluk var… Yoksulluk giderek ilerlemekte… Yakalayamıyor kimse… Uzaklaşmak isterken, bırakmıyor… Bırakmıyor bekleyen bakışları çocukların, odalardaki yoksulluk.

 

*

Tam o sırada el cebe gidiyor. Cep bir uçurum oluyor, dibinde bir mum ışığı. Elektriğe zam geliyor.

*

Anılarıyla gitmek arasında sıkışıp kalmış biri. Farkında değil, anılardan başka bir şey yok onu buraya bağlayan. Farkında değil, gittiği zaman anılarının da peşinden geleceğini. Anı yaşadığını sanıyor, bir tarafı anılarda, bir tarafı henüz gidemediği gelecekte. Yerle gök arasında sıkışık! Ne gelecek var ne de anılarda hayat!

*

Tam o sırada bir el sallanıyor. Bir uçak havalanıyor. ‘One way ticket’ yazıyor elindeki kağıt parçasında. Elindeki kağıt eriyor birden. Eriyor bir kar erimesi sıcaklığında.

*

Bir memur var. Alışmış konformist yaşam biçimine. Hali vakti yerinde derdi eskiden sorsalar. Şimdi soranlara cevap veremiyor. Henüz kabullenmedi katı olan her şeyin buharlaşmaya başladığını. Hayatında ilk kez belki de evin ihtiyaçlarını hesap tutmaya başladı. ‘Bir şeyler değişiyor’ diyor, tedirgin biraz, daha fazlasından ürküyor. Alışkanlıkları değişiyor, alışkanlıklarını aktaramıyor. Dehşete düşüyor.

*

Tam o sırada göç yasası geçiyor. Özel okullar artıyor, peşi sıra özel hastaneler…  Bir şeyler azalırken azaltıyor bizden. Bir şeyler çoğalırken yine azaltıyor bizden. Birazdan bir uçak daha havalanacak. Kalan sağlar bizimdir. Ama biz sağ kalabilecek miyiz? Adam kaygılı boşlukta dönüyor gözleri.

***

Çok konuşursak tüketiyoruz. Az konuşarak yeni şeyler söyleyebilecek miyiz?

Yeni şeyler söylemek için yeni şeyler yapmak lazım.

Öyle bir yerdeyiz ki, gerek yok kimseye bizi yok etmeğe.

Ya kıracağız kendi sözümüzden büyüyen kafeslerimizi, yada kendi sözümüzde tükeneceğiz.

 

Hasan Yıkıcı

Baraka Kültür Merkezi Aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply