UTANIYORUM – Celal Özkızan

download* Bir zamanlar Kıbrıs’ı “barış”a en çok yaklaştıran kişi olduğu iddia edilen Mehmet Ali Talat’ın, kendi halkına dahi savaş açmış AKP iktidarının Kıbrıs’taki temsilcisi olduğunu söylemesinden dolayı utanıyorum. “Sadece Kıbrıs meselesi bağlamında AKP’nin temsilcisiyim dedi, çarpıtmayalım” diye zevzeklik edecek olanlara; Ethem’in, Ali İsmail’in, Ahmet’in, Medeni’nin, Mehmet’in, Abdullah’ın ve daha nicesinin katili olan, “polise talimatı bizzat ben verdim” diyen bir adamın liderlik ettiği bir partinin Kıbrıs’taki “barış” meselesinde temsilcisi olabileceğini düşünmesinden dolayı utanıyorum. Bir buzdolabı tamircisi emekçinin, herkese savaş açmış bir iktidarın “barış” temsilcisi haline dönmesi canımı acıtıyor.

 

* Sevgi meleği ve iyilik timsali Sibel Siber’in, başta Mağusalılar olmak üzere bu halkın kurumlarına, onuruna, kamusal haklarına sahip çıkan bütün Kıbrıslı Türkler’in özelleştirilmemesi için mücadele ettiği, uğrunda polis şiddetine uğradığı ve mahkemelik olduğu DAÜ üniversite öncesi kurumlarının “yeni ve özel sahibi” olan Doğa Okulları’nın temsilcileriyle etrafa gülücük saçarak poz verip ülke eğitimine dair temennilerde bulunmasından dolayı utanıyorum. Her geçen gün Kıbrıslı Türkler’i yoksullaştırmakta olan neoliberal uygulamalar kapsamındaki ekonomik paketlerin en saldırgan unsurlarından biri olan özelleştirme felaketinin ekmeğini yiyen Doğa sermayesine kucak açan sevgi meleklerini ve iyilik timsallerini gördükçe, iyilik kavramından utanıyorum.

 

* Bu ülkenin Maliye Bakanı’nın Ankara’ya “temaslar yapmak” için gitmesinden ve Türkiye’nin “Kıbrıs İşlerinin Sorumlu”su olan Beşir Atalay’a “KKTC’nin tüm işlerini Türkiye ile sıkı işbirliği içerisinde yürütmeye çalıştığını” söylemesinden rezilce utanıyorum. Kendilerine “işbirlikçi” dediğimizde darılan, “böyle üslup olmaz” diyenlerin kendi kendilerini yüzleri kızarmadan işbirlikçi ilan etmelerine aslında utanacak derman bile bulamıyorum. Beşir Atalay’ın ise Maliye Bakanı Mungan için, kendi altında çalışan bir elemanmışçasına (ki, öyle değil mi zaten ?) “Mungan iyi yetişmiş bir bürokrat” demesi karşısında ise pis pis sırıtıyorum.

 

* Sürekli yurtdışı gezilerinde fink atıp dış ülkeleri tatile çıkmış gibi dolaşıp sonra da bunu “Devletimizin dünyaya açılması adına önemli temaslarda bulunduk” gibi saçmasapan laflarla bize satmaya çalışan takım elbiselilerin, söz konusu futbolda emek harcayan gençlerin gerçek anlamda dünya futbolu ile buluşması olduğunda bir anda nasıl ellerinin ayaklarına dolandığını gördükçe keyifli bir utanma hali sarıyor bedenimi.

 

* Yüzü kızarmadan “kendi evimizin efendisi olacağız” diye her yerde konuşan Serdar Denktaş’ın, KKTC futbolunun Türkiye liginin içerisine dahil olması önerisi karşısında ise, Serdar Denktaş’ın Türkiye’deki efendileri adına utanıyorum. Utanıyorum çünkü işbirlikçiler bu kadar kolay lokma olursa, efendiler efendilik taslamaktan o kadar da zevk alamazlar.

 

* Bir Mağusa milletvekilinin, dünkü meclis oturumunda “Magosa” hakkında konuşmuş olmasından dolayı, tüm değiştirilmiş yerleşim isimleri adına utanıyorum.

 

* Eğitimde özel okullara her türlü ayrıcalığı sağlayan (Suat Günsel’in İlahiyat Koleji açılışına gidip güzel temennilerini dile getiren Başbakan’ından tutun da özel üniversitelere sağlanan elektrik borcu muafiyetlerine kadar) patron dostu hükümetlerin, emekçi öğretmenlerin göreve atanıp kadrolanmalarının yapılmasını sürekli geciktirmesinden dolayı utanıyorum.

 

* Hastaneye doktor, öğrenciye burs, okullara öğretmen sağlamayan ve bunu “bütçede para yok” mazareti ile gerçekleştiren hükümetin, her geçen gün yeni bakanlık müdürleri, müsteşarlar ve özel kalem müdürleri atamasından ve bunun hangi bütçeyle yapıldığını bir türlü açıklamamasından dolayı kıllanıp utanıyorum.

 

* AKSA için yapılan haksız ve imtiyazlı garantili alım sözleşmelerinden, AKSA’nın pahalı tarifeden elektrik satmasından, AKSA’dan kaynaklanan ve sık sık tekrarlanan elektrik kesintilerinden ve AKSA’nın biri büyük olmak üzere defalarca kez denizlerimize, karalarımıza ve doğamıza (ve dolayısıyla da bizlere) verdiği zarardan hiç söz etmeden ikide bir ağzına “KIB-TEK zor durumda” lafını alıp Elektrik Kurumu’nun ya parça parça ya da hepten özelleştirilmesinin zeminini hazırlamaya çalışan Birikim Özgür’den utanıyorum (“Ne yani KIB-TEK zor durumda değil mi” diyecek olanlar, EL-SEN’in yıllardır bıkmadan usanmadan rakamlar ortaya koyarak yaptığı açıklamalara bakabilirler)

 

* Daha kötüsü de, utanmaktan başka yaptığı bir şey olmayan, sürekli şikayet eden ama kılını bile kıpırdatmayanlardan; ve en kötüsü de farkında olsun ya da olmasın şikayet eden ama şikayet ettiği şeyi doğuran kaynağın başından ayrılmayıp bir de o kaynaktan doya doya su içenlerden utanıyorum.

 

Celal Özkızan
Baraka Kültür Merkezi Aktivisti

Be the first to comment

Leave a Reply