Yükselen Faşizm ve YDP – Ali Şahin

“Şimdi faşist bir parti olarak YDP’nin yapmaya çalıştığı bu misyona sahip çıkmak, etnik ve kültürel farklılıkları partisel bir düzleme taşımaktır.

Göçmen kesimlerin gündelik sorunlarıyla ilgili hiçbir çabası olmayan faşistler, etnik kökene vurgu yaparak siyasi güç kazanmanın derdindedir.”

2017’in Ağustos ayında ADL’de yayınlanan bu satırlar, Kıbrıs gazetesinde yayınlanan bir karikatür sonrası YDP öncülüğünde örgütlenen milliyetçi bir eylem sonrası yazılmıştı.

Aradan geçen dört aylık süreçte gazetelere saldırı üstünden politika yapmayı düzenli bir iş haline getiren YDP, her geçen gün faşist ve gerici karakterini daha da gün yüzüne çıkarıyor.

Resmi söylem düzeyinde bunu kesinlikle reddetse de YDP’nin TC göçmeni insanlar üstünden politika yaptığı ve bu kesimler üstünden güç biriktirmeye çalıştığı çok açık.

YDP, çeşitli biçimlerde var olan Kıbrıslı-Türkiyeli ayrımına karşı tavır almış bir parti olduğunu iddia etse de tam aksine toplum içindeki gerilim dinamiklerini kullanarak bu zararlı ayrım üstünden faydalanma derdinde bir partidir.

Hatta şimdi çok kullanmasalar da, partinin ilk kurulduğu dönemdeki sloganı olan “zengin toprakların fakir bekçileri olmayacağız” ifadesinin ne anlam içerdiği sınırlı bir siyasal okuması olanlar tarafından bile görülebilir.

YDP etnik kökene göre ayrım yapan bir siyasal örgütlenme peşindedir ve dolayısıyla politik önermesi de bir eşitlik talebi değil, az sayıda gerçek ve çok sayıda yalan üstünden kurulan faşistçe bir intikam talebidir.

Erhan Arıklı’nın savunduğunu iddia ettiği göçmen kesimlerin en yoğun çalıştığı özel sektörün sendikalaşması mevzusuyla ilgili söyledikleri ezilenlerin hak arayışından ne anladıklarının da göstergesidir.

Daha sonra durumu toparlamaya çalışsa da Arıklı’nın hem özel sektör çalışanlarının sendikalaşması konusuyla ilgili hem de sendikalarla ilgili sarf ettiği sözler YDP’nin emekçilerle ve dolaylı olarak da göçmenlerin dertleriyle ne kadar ilgilendiğini kanıtlar nitelikte.

YDP’nin “göçmenler” vurgusu faşist bir siyasetin Kıbrıs’ın kuzeyindeki özel koşullara uyarladığı bir paravandır.

Çünkü emekçilerin çıkarlarını savunmayan hiçbir hareket vatandaş olmuş ya da olmamış göçmen kesimlerin haklarını savunamaz ve şüphesiz ki, YDP’nin emekten yana bir tutumu yoktur.

Öte yandan çeşitli seferler Afrika gazetesi önünde yapılan eylemlerdeki rolü, katliam provası olan saldırıyla ve meclis damına tırmanmalarla kurduğu yakınlık, bu kişilerin mahkemede ve cezaevinde gün be gün desteklenmesi, Bertan Zaroğlu’nun mecliste ve mahkemede yaptığı saldırı ve kadın düşmanı hakaretler, Arıklı’nın toplumca çok büyük destek bulan Barış ve Demokrasi yürüyüşünün yasaklanmasını istemesi, saldırganların yargılandığı mahkemeyi “Türkiyeli karşıtı” bir hedef olarak gösterme çabaları YDP’nin faşist karakterinin son bir aydaki örnekleridir.

AKP’nin ve onun biricik ortağı MHP’nin Kıbrıs uzantılarının siyasal merkezi olma yolunda ilerleyen bu parti, toplumsal barışın ve emekçi hareketin önündeki en büyük tehlikelerden biridir ve bu tehlike Kıbrıslı-Türkiyeli ayrımından beslenmekte, bu ayrımın büyümesinden medet ummaktadır.
Son dönemde yaşadıklarımızla görüldüğü gibi; Kıbrıslı-Türkiyeli ayrımı siyasal bir zeminde çapını çok rahat genişletebilecek bir gerilim zeminine sahip.

Bu gerilimde Ankara’nın ve yerli işbirlikçilerin payı da büyük tabi.

Fakat bu gerilim “Türkiyelilere” karşı “Kıbrıslıların” birliği anlayışıyla bitirilemez, aksine körüklenir.

Kıbrıs’ın 20. yüzyıl tarihi aynı mahallelerde büyüyen çocukların önceden hiç düşünmedikleri bir düşmanlığın pençesine düştükleri deneyimlerle doludur.

Bugün de Kıbrıs’ın kuzeyi 1975’ten beri beraber büyüyen “Kıbrıslı-Türkiyeli” nesillerle doludur.

Özellikle Kıbrıs sorunundan kaynaklı yıllardır karmaşıklaşarak devam eden belirsizlik, sorunun tartışıldığı zeminde göçmenlerin çoğunlukla görmezden gelinmesi ya da rakamlardan öte görülmemesi ve gündelik politikanın da bu zemin üstünden şekillenmesi Kıbrıs’ın ayrı bir ülke olarak sahiplenilmesini göçmenler için zorlaştırmakta ve onları faşistlere yaklaştırmaktadır.

Hal böyle olunca, coğrafya olarak tek vatan olan Kıbrıs, siyaseten herkesin kökenine göre anlamlandırdığı birden fazla Kıbrıs ortaya çıkmakta.

YDP’nin üstünden gerilimi arttırmaya çalıştığı yer de burasıdır.

Bizim bu gerilimi durdurup, faşizmi gerileteceğimiz tek koşul siyasal bir zeminde yükselteceğimiz ortak vatan ve kardeşlik çağrısıdır.

Faşistlerin Kıbrıslı Türklerden almak için çağrı yaptıkları göçmenlere, Kıbrıs’ın birleşik ve bağımsız olarak hepimizin vatanı olabileceğini öne çıkarmak, özellikle Kıbrıs sorunu düşünüldüğünde siyasal olarak zor bir hedef olsa da tarih geriye akmadığı müddetçe savunulabilecek tek gerçekçi yoldur.

Çünkü Kıbrıslı Türk halkı beğenilsin ya da beğenilmesin, ne şekilde olursa olsun 1975’ten beri TC göçmeni insanların da parçası olduğu bir halktır.

Birleşik ve halkları kardeş bir Kıbrıs da ancak bu Kıbrıslı Türk halkıyla Kıbrıslı Elenlerin eseri olabilir.

Zaten YDP’nin öncülüğüne soyunduğu faşist hareketin göçmenler gözündeki inandırıcılığı da böyle bir Kıbrıs’ın imkansız olarak sunulmasındadır.

O zaman biz de gerçekçi olalım ve imkansızı isteyelim.

Ali Şahin
Bağımsızlık Yolu Örgütlenme Sekreteri