ZEMİNİ EŞELERKEN – BESİM BAYSAL

Türkiye’deki yerel yönetim seçimlerini konuştuk, konuşuyoruz. Uzun bir süredir gündemimizi işgal etti, bir süre daha işgal etmeye de devam edecek. AKP’nin, Recep Tayyip Erdoğan’ın kişiliğinde kurduğu diktatoryal sistemin Kıbrıs’a etkilerinden ziyade AKP’nin özellikle Türkiye sol ve devrimci mücadelesi üzerindeki etkisi tartışmalarımızın ana ekseninde kendine yer buluyor.

Kıbrıs’ta, Türkiye’nin planlı şekilde; üretimden kopardığı, memurlaştırdığı, asalaklaştırdığı ve asimilasyona maruz bıraktığı Kıbrıslı Türk halkı olarak kendi gündemlerimizi kendimizin belirlemesinin, mücadelemizi yükselteceğimiz ve iradi müdahalelerle şekillenecek süreçlerde başarabileceğimizin bilinci ile haraket ederek şunu belirtebiliriz; Kıbrıslı Türk devrimci hareketi  devrimciliği ve dünya devrimci çizgisini Türkiye’den öğrenmiştir. Kıbrıslı Türk gençler üniversite öğrenimi için 1970’lerin ilk yıllarından itibaren yoğun olarak Türkiye’ye gittiklerinden Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya’nın mücadelesinin hem teorik hem de pratik anlamda içinde bulunmuşlardır. Burada hem pratik hem teorik bilinçle ayakları kendi ülkesine basan, Kıbrıs’ın kuzeyindeki rejimi dünya ekonomik sistemi içerisinde ideolojik tartışma ve değerlendirmeye tabi tutabilmiş  bir devrimci yaklaşımdan bahsediyoruz.

Kıbrıs’ın kuzeyine geniş bir perspektiften bakacak olursak, Latin Amerika deneyimlerinin ve Che Guevara ve Küba devriminin ülkemize somut yansıması Türkiye devrimci mücadelesi üzerinden olmuştur diyebiliriz. Ancak hiçbir ideolojik ve örgütsel yaklaşım ya da orada yaratılan ittifak benzeri yapılar birebir taklit edilerek Kıbrıs’a getirilmemiştir. Tekrar tekrar söylemekte yarar vardır. Devrimciler kendi ülkelerinin somut koşullarının somut tahlilini yaparak Kıbrıs’ın kuzeyine özgü örgütsel yapılar oluşturmuşlardır. Hatta Türkiye’de farklı devrimci örgütler içinde, örneğin; Devrimci Yol, Kurtuluş veya Halkın Kurtuluşu gibi yapılar içinde mücadele eden birbirine yumruk, sopa sallayan, silah çeken gençler Kıbrıs’a geldiklerinde Halk-Der’i oluşturmuş hep birlikte bu yapıda mücadele etmişlerdir.

Bugün Türkiye’de bir yanda Kürt hareketi ve bu hareket ile çeşitli platforumlarda birlikte olan gruplarla diğer yanda ÖDP, TKP, Halkevleri gibi örgütler ve hatta silahlı kanatları bulunan yapılarla çok geniş ve renkli sol bir yelpaze bulunmaktadır. Her biri kendi ülkesinin koşullarında tespit ve tahliller yaparak bir mücadele yürütmektedirler.

Ülkemizin içinde bulunduğu koşullar itibariyle, Sunni İslamcı dayatmalar, İlahiyat Koleji, yeni cami yapımları, tarikat yurtları, dini vakıflara özel okul açma yetkisi gibi politikalar bir yanda büyük bir öfke ile karşılanırken diğer yanda Türkiye’nin futbol takımları arasındaki çekişmeler günlük sohbetleri fazlası ile işgal etmeye devam ediyor. Televizyonlarda en çok Türkiye kanalları ve dizileri izleniyor, magazin muhabbetleri bunlar üzerine dönüyor. Türkiye gazeteleri ve dergileri raflarda ülkemizin gazete ve dergilerinden daha ucuza yer buluyor. Ülkemizin sanat ve edebiyat çalışmaları gündemimizde yer bulmazken Türkiye’den sanatçı ve yazarlar baştacı edilebiliyor. Yiyecek ve içecek tercihlerimiz Türkiye medyasının etkisi altında hızla yenileniyor. Yani ana akım asimilasyon politikaları (soyisimlerimizin değiştirilmesi, köy isimlerinin değiştirilmesi, dilimizin değiştirilmesi, din algılayışımıza saldırılması) yanında bunlar bonus olarak verilmektedir. TC’nin  asimilasyon politikalarından farklı olarak Türkiye devrimci mücadelesinin dünya devrimci geleneğinden üzerimize yansıyan pratiği ile kendi ülkemizden kendi kültürümüzden hareket edecek bir geleneği devraldık, eleştirmekten ve sahiplenmekten de kaçınmıyoruz.

Bununla birlikte şunun da farkındayız; ülkemizin bağımsızlığı ve bütünlüğü için tüm emperyalist birliklere ve taşeronlara karşı sınıfsal zeminden bir mücadelenin sorumluluğunu da alıyoruz. Türkiye’den ve dünyadan örgütlenme deneyimleri yolumuzu aydınlatacaktır. Ülkemiz dışındaki başarılar umudumuzu artıracak başarısızlıklar veya yenilgiler önümüzü görmemiz için ders olacaktır. Ayaklarımız kendi ülkemizde “küresel düşünerek yerel hareket etmeli” Kıbrıs’ın kuzeyindeki tüm devrimci ve ilerici güçler ile halkımızın gerçek dinamiklerini harekete geçirmek için gerekli çabayı ortaya koymalıyız.

Be the first to comment

Leave a Reply