1 MAYIS’IN SU YÜZÜNE ÇIKARTTIKLARI (3) – ABDULLAH ÖZDOĞAN

Kıbrıslı Türk Solunda İşbirliği Yap(a)mama ve Kitleselleşme Sorunu

Önceki iki yazıda “1 Mayıs’ın su yüzüne çıkardıkları” ana başlığı altında “Halkların doğrudan etkileşimi ve bundan işkillenenler” ve “Sendikal kriz alanlarda” alt başlıklı iki konuyu tartışmaya çalışmıştım. Bu yazıda ise Kıbrıslı Türk Solu’nun, 1 Mayıs’ta olduğu gibi alanlarda yeterince inisiyatif alamamasına, kitleselleşme sorununa ve işbirliği yapamamasına dikkat çekmeye çalışacağım.

Kuğulu Park önünde toplanan kitle arasında ilk göze çarpan örgüt Mezopotamya Kültür Merkezi idi. Yanlış anlaşılmalara mahal vermemek adına hemen belirteyim, çoğunluğunu Kürt öğrencilerin oluşturduğu bu örgüte karşı bir ön yargım yok. Aksine bu örgütü, Kıbrıslı Türk Solu için iş ve güç birliği yapılması gereken ilerici bir unsur olarak görüyorum. İnisiyatif alma yetilerinden dolayı tartışmayı onlar üzerinden başlattım o kadar. Birazdan yazacaklarımın da daha önceki yazımda* olumladığım “çok sesli ve çok renkli bir kortej” söylemiyle çeliştiğini düşünmüyorum.

 İstediği kadar kitleselleşsin, dışsal hiçbir örgüt veya hareket, bulunduğu ülkenin toplumsal özneleri ve yerel unsurları tarafından desteklenmeden devamlılık sağlayamaz. Hele ki, hasımları adamızda Devlet tarafından desteklenen Kürtler, maruz kaldıkları faşist saldırılara karşı Kıbrıslı Türk solunun desteğini almadan uzun erimli mücadele edemezler. Dolayısıyla sorun, Doğulu yurtseverlerin ülkemizdeki kitleselliği değil, Kıbrıslı Türk solunun kendi ülkesindeki diğer mücadeleleri sahiplenecek ve onlara yardımcı olacak kitleselliğe ulaşamamasıdır.

Ada dışından getirilerek, en ağır şartlarda güvencesiz çalıştırılan ve sömürülen emekçilerin mücadele edebilmeleri için de aynı koşullar gereklidir. Sonuçta, yeterince kitleselleşemediği gerçekliği, Kıbrıslı Türk solunun ülkemizdeki kendinin öznesi olmadığı sorunlara gerekli desteği vermesini zorlaştırdığı gibi diğer ezilenlerin uzun erimli mücadelesini de olanaksız kılıyor.

Öte yandan ilk kez Kıbrıslı Elenlere ortak mücadele için sesini duyurma fırsatı yakaladığı tarihi günde ayni gerçeklik, Kıbrıslı Türk solunun alanda yeterince inisiyatif almasını da engellemiştir. Bu gerçekliği rekabetçi bir perspektifle ele almak tabi ki yanlıştır. Fakat şurası kesin,  sağlıklı olan Kıbrıslı Türk solunun, Doğulu yurtseverlerin ve diğer dışsal unsurların (ezilenlerin) sorunlarını da taşıyacak ve onlara fiilen katkı yapabilecek kadar örgütlenip kitleselleşmesidir.

Aslında, birlikte ele alındığına Kıbrıslı Türk solu murat edilenin altında, fakat azımsanmayacak bir kitleselliğe ulaşıyor. Eğer Siyasi Partiler ve Demokratik Kitle Örgütleri güç birliği yapmayı başarabilirlerse, bu durum bütün sol için muazzam bir kazanım olur.

Ayrıca “radikal” sol unsurlar halkın gözünde, ” olur olmaz her şeye muhalif”, “kendi arasında bile anlaşamayan”, “bunlardan bir şey olmaz”  yanılsamalarına sebep olan ve sonuçta kitleleri merkez siyasetlere iten kötü imajlarını değiştirmek istiyorlarsa iş ve güç birliği yapmak zorundadırlar. Başarılamayacak büyük hedefler ortaya koyan ilkesiz birlikteliklerin, kitleleri sürekli moral bozukluğuna ve hayal kırıklığına itmesine izin verilmemelidir.  Bunun yerine, mücadeleyi yükseltecek basit ama etkili, pratikte küçük de olsa kitlelere güven verebilecek kazanımlar sağlaması muhtemel birlikteliklere yönelmek daha akılcıdır.

Örneğin 1 Mayıs günü polisin kitleyi bezdiren, akıl almaz uygulamalarına karşı işbirliği yapılabilseydi belki de alana giriş daha kolay olacaktı.  İnsanlara güven verebilecek böylesi bir birliktelik ne yazık yaşanmadı. Bütün örgütler homurdanarak sırasının gelmesini beklediler. Tepki koyanlarsa münferit hareket ettiler.

Son olarak, bunları gündeme getirmek ya da uzaktan uzağa tartışmak yol almaya yetmez diye düşünüyorum.  Gerek kitleselleşme sorununun, gerekse işbirliği yapamama durumunun Kıbrıslı Türk Solu’nun özneleri tarafından çok daha kapsamlı ele alınması gerekir. Belirtmekte fayda var, pratikte etkileşim olmadan ve işbirliği yapmadan bu konuların ele alınması pek fazla bir şey ifade etmeyecektir. Burada sorumluluk bütün örgütlerin üzerindedir. Asgari müşterekte güç birliği yapma fırsatları kaçırılmamalıdır. İdeolojik farklılıklar öne sürülerek veya daha önceki tartışmaların, ayrılıkların kini tutularak hareket edilmemelidir.

 

*1 Mayıs’ın su yüzüne çıkardıkları (1) “Halkların kardeşleşmesi ve bundan işkillenenler.” (http://www.ankaradegillefkosa.org/1-mayisin-su-yuzune-cikardiklari-1-abdullah-ozdogan/)

 

Abdullah Özdoğan

 

 

 

 

 

 

Be the first to comment

Leave a Reply