Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Rahvancıoğlu’ndan Metropol’le İlgili Yeni Açıklama: “Bir Marketin Sahibi Batmayı Göze Alır, İşçilerin Sendikalaşmasını İstemez çünkü Sendikalaşma Söz Sahibi Olmak Demektir”

Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, Metropol’ün yaptığı açıklamaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Son bir yılın kâr-zarar bilançosu ortaya konmadan, sadece gider kalemleri listelenerek, hiçbir şey açıklanmış olmaz!

Ama gelin iyi niyetli yaklaşıp, herhangi bir varlığın söz konusu olmadığını, Metropol’ün zarar ettiğini varsayalım… Zarar denilen şey, özellikle market sektörü gibi karlılığın yüksek olduğu alanlarda, sadece bir tek şeyi gösterir: YÖNETİM ZAAFİYETİ… Demek ki, Metropol yöneticileri yanlış kararlar almış, yanlış yatırımlar yapmış, marketi yanlış yönetmiş ve zarar etmiş…

Kimden ne kadar kesileceğine” karar verenin, marketi batma noktasına getiren yöneticiler olması absürt olmuyor mu? Madem bu yöneticiler bu kadar beceriksiz, neden hala dümeni ellerinde tutuyorlar? 

Patronların mal varlıklarını ve marketin gelir-gider/kâr-zarar bilançosunu görmeden, batıyor olduğuna inanmamakla birlikte: son bir şey daha söylemek lazım: Bir marketin sahipleri, o marketi satmayı bile göze alır ama asla işçilerinin sendikalaşmasını kabul etmez! Çünkü işçilerin sendikalaşması, yönetimde söz hakkı demektir.

Metropol açıklama yaptı. Banka borçlarını, personel giderlerini ve toptancılara olan borçlarını listeledi. Ve “METROPOL SATILIKTIR!” diye bitirdi açıklamasını… Gerçi sağlıklı bir analiz için, giderler kadar varlıkların ve gelirlerin de açıklanması gerekir. Yani Girne’deki marketin açılması için alınan borç, yatırım amaçlı ise, bunu bize zarar gibi göstermek açıkgözlük olmaz mı? Son bir yılın kâr-zarar bilançosu ortaya konmadan, sadece gider kalemleri listelenerek, hiçbir şey açıklanmış olmaz!
Ama gelin iyi niyetli yaklaşıp, herhangi bir varlığın söz konusu olmadığını, Metropol’ün zarar ettiğini varsayalım… Zarar denilen şey, özellikle market sektörü gibi karlılığın yüksek olduğu alanlarda, sadece bir tek şeyi gösterir: YÖNETİM ZAAFİYETİ… Demek ki, Metropol yöneticileri yanlış kararlar almış, yanlış yatırımlar yapmış, marketi yanlış yönetmiş ve zarar etmiş…
Yanlış yatırımlar yapan bir market yönetiminin kendi yanlışlarının sonucunu, neden emekçiler ödemeli? diye de sorabiliriz. Ama gelin bu noktada da iyi niyetli olalım ve “yahu madem pasta küçüldü, batmamak için maaş kesintisi normaldir” diyecek saflıkta davranalım…
Bu noktada bile “kimden ne kadar kesileceğine” karar verenin, marketi batma noktasına getiren yöneticiler olması absürt olmuyor mu? Madem bu yöneticiler bu kadar beceriksiz, neden hala dümeni ellerinde tutuyorlar? 
En güzel çözüm, Metropol çalışanlarının sendikalaşması ve marketin batmaktan kurtulması için atılacak adımlara yöneticiler ile çalışanların BİRLİKTE karar vermesi değil mi? Hangi çalışan batmak pahasına kendi maaşının derdine düşer? Bence hiçbiri! Ama belki çalışanların sendikal temsilcisi, gelir-gider kalemlerini inceleyince başka bazı giderlerin de kısılmasını önerecektir, kim bilir? Olamaz mı? Hem marketi batırmak noktasına geleceksin, hem çalışandan keseceksin, hem de halka atarlanacaksın! Oh ne ala!
Patronların mal varlıklarını ve marketin gelir-gider/kâr-zarar bilançosunu görmeden, batıyor olduğuna inanmamakla birlikte: son bir şey daha söylemek lazım: Bir marketin sahipleri, o marketi satmayı bile göze alır ama asla işçilerinin sendikalaşmasını kabul etmez! Çünkü işçilerin sendikalaşması, yönetimde söz hakkı demektir. Sendikalaşma, şeffaflık demektir. Sadece giderlerin değil gelirlerin de bilinmesi demektir. Ortak kararlar, ortak sorumluluklar; zarar edince beraber kemer sıkmak, kâr edince eşit paylaşmak demektir…
Bu yüzden, bir patron her şeyi yapabilir ama sendikalaşmaya göz yumamaz! #SendikaEmniyetKemeridir
#SendikasızÇalıştırılmakYasaklansın