ÇİPRAS VE SERTOĞLU’NUN ADIMLARI-MUSTAFA KELEŞZADE

Son dönemde Yunanistan’da Çipras, Kıbrıs’ta ise Sertoğlu iki kayda değer adım attı.

Bu adımlardan bahsetmeden önce, yanlış bir anlaşılma olmasın diye yazının başından vurgulayayım, ne Çipras’ı Sertoğlu’na, ne de Sertoğlu’nu Çipras’a benzetmek gibi bir niyetim var; İkisi farklı siyasi kökenlerden gelen, farklı dünya görüşlerini temsil eden, farklı coğrafyalarda, farklı alanlarda uğraşan iki kişi. Yine de son dönemde başında oldukları yapılarla benzer adımlar attılar.

Yunanistan’da uzun süren bir ekonomik dibe vuruşun ardından, Aleksis Çipras’ın lideri olduğu SYRİZA hükümete geldi. Radikal sol bir ittifak olarak SYRİZA’nın hükümete gelişi uzun süre memleketimizde dahi heyecan yarattı.

Önüne AB’ye olan borçların bir kısmının silinmesi ve bir kısmının da yeniden düzenlenmesi için müzakere hedefini koyan Çipras, bu konuda adımlar attı. Adımları attı atmasına ama AB’ye muhtaç durumunun sürmesi bu işi hiç kolaylaştırmadı. Müzakerelerde sinirleri gerecek derecede sakin bir “bay hayır” rolü üslenen AB yetkilileri, SYRİZA’nın çabalarını boşa çıkarttı. SYRİZA ise uzun bir süre tavizler vererek bu durumu sürdürdü.

Kıbrıs’ın kuzeyinde ise Sertoğlu’nun başkanı olduğu Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu, sporun ada yarımızdaki en gelişkin alanı futbolu, ambargolara rağmen var etmeye ve geliştirmeye çalışırken karşısında büyük bir problem buldu. Kulüplere bağlı yetenekli genç futbolcular, federasyonun her hangi bir yasal tanınmışlığı olmadığından sezon ortasında yurtdışındaki bir kulübe, KTFF’ye sorulmadan dahi gidebiliyordu. Bu konuda Kıbrıslı Türklerin yanında bulunabileceği düşünülen Türkiye Futbol Federasyonu ise, tam tersine oyuncuları transfer eden ülkenin federasyonu konumundaydı.

Peki, ne oldu?

Çipras, Rusya’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaret çerçevesinde ise ekonomi konularını da içeren bir takım görüşmeler gerçekleştirdi. Bu görüşmeler bir neticeye varmasa da, tabiri caizse AB sarsıldı.

Sertoğlu ise KOP’a (Kıbrıs Cumhuriyeti Futbol Federasyonu) üyelik başvurusunda bulundu. Bu başvuru sonucu henüz neticelenmese de Türkiye ve Kıbrıs adeta sarsıldı.

Bu iki olay ortak bir paydada buluşuyor. Zayıf durumda olan iki kurumun temsilcisi varlıklarını sürdürmek için alışılmadık adımlar attı ve iki adım da ideale dönük değildi.

Rusya bugün sosyalist bir “anavatan” değil; açık bir şekilde kapitalist emperyalizmin bir kutbu durumda.

KOP ise ada halklarının değil, endüstriyel futbolun güneydeki statükosunun temsilcisi olan, kilise ile milliyetçi çevrelerin baskısı altında bir kurum. Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş ise ne olası, ne de arzu edilebilir bir durum.

Peki, öyleyse bu adımlar neden kayda değer?

Kıbrıs’ta Sertoğlu’nun attığı adım ada halklarının yakınlaşmasına vesile olma potansiyeli taşımasından kaynaklı önemli bir adım, lakin bu adımların ifade ettikleri ortak bir önem de var.

Tek kutuplu bir dünya düzeninde yaşıyoruz. Özellikle 1990’da Sovyetlerin yıkılışının ardından ezilenlerin ve onların temsilcisi sol hareketlerin sığınacakları bir koy kalmadı. Bu durum Kıbrıs’ın kuzeyinde CTP’de görmeye alıştığımız gibi, bazı hareketlerde kendine yeni, ama bu kez “kapitalist” anavatanlar bulma ve bu yönde dönüşme pratiğini yarattı.

Bu iki olay ise farklı bir alternatifi temsil ediyor. Dünya ölçeğine göre küçük ama birliğini sağlayıp, güçlenmiş hareketler, kazandıkları dinamizmle kendileri için hazırlanıp üzerlerine giydirilen kefenin dışına çıkarak sarsıcı hamleler yapabilmekte.

AB’nin tek alternatif olarak sunulduğu Yunanistan ve Türkiye’nin merhametinin yegâne umut olarak sunulduğu Kıbrıslı Türk Futbolu için atılan adımlar bu anlamda kayda değer.

Elbette bu adımlar AB yerine Rusya’nın, Türkiye yerine Kıbrıs Cumhuriyeti’nin merhametine sığınır noktaya gelme tehlikesini de barındırıyor. Bu tehlikenin de bilinciyle atılan adımları takip etmek ve içinde bulunduğumuz mücadele açısından dersler çıkarmak gerekiyor.

Mustafa Keleşzade

Be the first to comment

Leave a Reply