EDİZ TUNCEL’DEN CELAL ÖZKIZAN’IN YAZISINA CEVAP!

Bildiğiniz gibi, Ankara Değil Lefkoşa sitemizde 8 Mayıs Cuma günü “Tarih Bilmeden Tarih Dersi Vermeye Çalışmak: Ediz Tuncel’e Cevap” başlıklı bir yazı yayınlanmıştı. Bu yazı, Ediz Tuncel’in detaykıbrıs sitesinde 5 Mayıs Salı tarihli “Alın size “Akıncılı” bir tarih dersi…” başlıklı yazısına doğrudan bir cevap olduğundan, tartışma etiği gereği, Ediz Tuncel’e bir cevap hakkı doğmuştu ve Ediz Tuncel’in de bir cevap yazması halinde, kendisinin cevabı aynen bizim sayfalarımızda yayınlanacaktı.

“Ediz Tuncel’e Cevap” başlıklı yazının yayınlanmasından birkaç saat sonra, Ediz Tuncel sayfamızda yayınlanan yazının yazarı ile Facebook üzerinden iletişime geçti. Sitemizde yayınlanan yazı tamamen Ediz Tuncel’in tarihle ilgili düşünce, iddia ve bilgilerine yönelik bir cevap olmasına rağmen, kendisi Facebook’tan yazının içeriğine değil de yazarına yönelik sözler sarf etmiş, kendisine cevap yazısı yazanın “kendini ispatlama derdiyle yazı yazdığını” söyleyip, bu yazıyı yazan zihiyeti “adam yerine koymayacağını” söylemiştir; sonra da kendisi cevap hakkını kullanmış, ancak doğrudan bir cevap yazısı yazmak yerine, kendisine verilen cevap yazısının yanına notlar düşmüştür.

Kendisine, orijinal yazının yanına notlar düşerek yazdığı yazı formatının yayınlanış açısından zor olduğu, doğrudan kendi yazısını yazıp göndermesi söylendiğinde ise, bu haliyle yayınlanmasında ısrar etmeyi sürdürmüştür. Biz de, tartışma etiğinin gereği olarak, kendisinin ısrarı üzerine, cevabını gönderdiği biçimiyle aynen yayınlıyoruz. Ayrıca, kendisinin fikirlerine, bilgilerine ve iddialarına yöneltilmiş eleştirileri bir kişilik meselesi gibi görüp o yönde verdiği seviyesiz cevapları yayınlamak durumunda olduğumuz için üzgünüz.

Temennimiz, fikirsel eleştirileri kişisel saldırı olarak görmeyecek denli olgun bir tartışma kültürüne sahip olabileceğimiz günlere ulaşmak olsun. Artık takdiri, okuyucularımıza bırakıyoruz…

Ediz Tuncel’in verdiği cevaplar kırmızı ve mavi renklerdedir:

Ediz Tuncel, kelimenin en nazik tabiriyle “iddialı” bir yazı kaleme aldı detaykıbrıs adlı internet sitesi için. Yazının başlığı “Alın size “Akıncılı” bir tarih dersi…” idi. “En nazik tabirle iddialı” diyoruz çünkü tarih bilgisinden ve tarihsel perspektiften bu denli yoksun bir yaklaşımın böylesi “özgüvenli” bir tavırla ortaya konması ciddi anlamda sıkıntılı. Yazı, eğer pek çok kişi tarafından okunup paylaşılmasaydı, cevap verilmeye çaba harcanmayacak denli zayıf tarih bilgisiyle dolu olduğundan ciddiye alınmayabilirdi. Daha da önemlisi, bu yazının Kıbrıslı Türkleri sözde savunur gibi görünüp aslında bizzat Kıbrıslı Türklerin varoluş mücadelesine ve Kıbrıs’ta yaşayan tüm insanların özgürlük eşitlik ve kardeşlik mücadelesine zarar vermesinden dolayı, yazı bir cevabı hak ediyor.

Bir iddiayı ortaya atarken önce kendi kendinizle çelişkiye düşmeyeceksiniz, örneğin “Kıbrıs’ta yaşayan tüm insanların özgürlük eşitlik ve kardeşlik mücadelesine zarar vermesinden dolayı”, gibi haddini fazlasıyla aşan iddianıza açıklık getireceksiniz, yoksa iddialarınız kupkuru ve temelsiz bir saldırının ötesine geçmez…Tarih bilgisinden yoksun olduğumu bu denli yoksun olduğumu iddia ederken acaba kendiniz tarih kelimesinin ve perspektifinin ne olduğunu biliyor musunuz, önce bunu sorgulayın. Kaldı ki artık bilgi çağındayız ve bilgi olabilecek en hızlı şekilde ve çeşitli versiyonlarıyla birlikte bulunabilir. 35 bine yakın insanın doğru kabullendiği verilerin ve bilgilerin yanlış olduğunu iddia ediyorsanız, buyurun onlara bunu kabul ettirin, tarihi baştan yazın, yazdığınız tarihi doğru diye kabul ettirin. Kabul ettirin ki benim yazım üzerinde ortaya koymaya çalıştığınız girişim sadece komplekslerin bir tatmininden öteye gidebilsin.

Cevap kısmına geçmeden önce yazının orijinalini paylaşalım : http://detaykibris.com/alin-size-akincili-bir-tarih-dersi.html

Ayrıca, Ediz Tuncel’in, bu cevap yazısına, yine bu sayfalarda cevap yazma hakkı da vardır ve eğer bir cevap yazmak istiyorsa, tartışma etiği gereği, kendisinin cevabı ankaradegillefkosa sitesinde aynen yayınlanacaktır.

***

Tarihsel açıdan, yazının neresinden tutsak elimizde kalacağından, bazı kısımları ayrı ayrı ele alarak cevap vermeye çalışalım. Elbette yazının bütünü bir cevaba muhtaç olmakla birlikte, biz sadece bizler açısından en önemli olan çarpıtmalara değineceğiz.

***

Her şeyden önce, Osmanlı’nın adayı işgaliyle birlikte, Osmanlı’nın klasik iskan politikası sonucu Kıbrıs’a gönderilen nüfusun tamamı “has Türkmen kökenli insanlar” değildir. Bu konuda yapılmış çok sayıda çalışmaya biraz göz gezdirilse, bu yanlış tarih bilgisi kolayca doğrulanabilir. Bırakın “has Türkmen kökenli” olmayı, Osmanlı’dan Kıbrıs’a gönderilenler arasında Ermeniler ve Rumlar da vardı O DÖNEMDE KIBRIS’TA YETERİNCE ERMENİ VE RUM YOK MUYDU DA OSMANLI BİR DE BUNLARI ADAYA TAŞIYACAKTI??? KIBRIS’A SÜRÜLEN OSMANLI TEBASININ KÖKENLERİNİ NAZIM BERATLI’NIN ÇALIŞMALARINDAN BİR İNCELEYİN, BİR DE BU ÇALIŞMALARIN TEMELİNİ OLUŞTURAN OSMANLI’NIN TUTTUĞU ZABITLARDAN, MÜHİMME DEFTERLERİNDEN…Elbette gönderilenlerden çoğunu Müslüman/Türkmen aile ve kişiler oluşturuyordu ancak zaten esas meselenin, gönderilenin “etnik” ya da “dini” kökeninden ziyade, “sınıfsal” konumu olduğunu birazdan ayrıntısıyla dile getireceğiz. BURADA ETNİK VE DİNİ KÖKEN KONUSUNDA KENDİ KENDİNİZLE TERS DÜŞMÜYOR MUSUNUZ, HEM ÖYLE OLDUĞUNU HEM DE ÖYLE OLMADIĞINI İDDİA EDİYORSUNUZ…SINIFSAL KONUM ELBETTE Kİ GÖNDERİLENLERİN KİMLER OLACAĞINI BELİRLEYEN UNSURLARDAN BİRİYDİ.

Bunlar, en genel olarak tarih bilgisi yanlışlarıdır sadece. Ediz Tuncel’in yazısının sorunu bunun da ötesinde geçmekte, aynı zamanda tarihsel bir bakış açısına sahip olamamakta, yani örneğin gayet modern bir kavram ve oluşum olan “milliyet” meselesini modern öncesi zamanları (mesela Osmanlı’yı) açıklamak için kullanmaktadır. Aynı şekilde, tarihi sınıf mücadelesi ve ezen-ezilen ilişkisi/çelişkisi dinamiği çerçevesinde görmek yerine, dar bir “milletler arası mücadele”  olarak görmektedir BU TAMAMEN SİZİN KENDİ KİŞİSEL GÖRÜŞÜNÜZDÜR VE NE BEN NE DE BU YAZDIĞIM YAZIYA ONAY VERENLER BUNA KATILMAMIŞTIR, BEN YILLARCA YAZDIĞIM YAZILARDA KIBRIS’DAKİ SORUNU HİÇBİR ZAMAN MİLLETLER ARASI BİR SORUN OLARAK GÖRMEDİM, BU SORUNU ORTADOĞU ENERJİ SİYASETİNDEKİ TEZGAHLARIN BİR PARÇASI OLARAK GÖRDÜM, BENİM YAZILARIMI YILLARDIR TAKİP EDENLER DE BUNU BİLİR ki işin en sorunlu yanı da budur.

Ediz Tuncel’in bir diğer iddiası, Osmanlı döneminde “Kıbrıs Türkü”nün “toprağında ürettiği her ürünün bedelini, elde ettiği kazancını çatır çatır Osmanlı’ya” ödediği “ve ekonomik olarak devlet tarafından sömürüldüğü”; öte yandan “Rumların ticaret yaparak ve bir kuruş da vergi ödemeyerek Osmanlı tarafından zenginleştirildiği” yönündedir. Bu iddia, tarihin en tartışmasız bilgilerini bile yok saymaktadır.  ÖNCE BUNU ÇÜRÜTECEK BİLGİLERİ VERİN, AŞAĞIDA ORTAYA ATTIĞINIZ İDDİALAR BUNU TAMAMEN DOĞRULAR NİTELİKTE, ELEŞTİRİ YALPALANARAK YAPILMAZ….Her şeyden önce, Osmanlı döneminde Kıbrıs’ta toplumsal yapı “Türkler ve Rumlar” olarak değil, “Müslümanlar” ve “Ortodokslar” temelinde örgütlenmekteydi. OSMANLININ POLİTİKASI GEREĞİ MÜSLÜMAN DAHA ÇOK TOPRAĞA BAĞIMLI BİR EKONOMİYE SAHİPTİ, VAR MI BUNUN ÖTESİ…BÜTÜN OSMANLI İMPARATORLUĞU YÜZYILLARCA BU TEMELDE YÖNETİLDİ VE EN ÖNEMLİ ÇÖKÜŞ SEBEPLERİNDEN BİR TANESİ DE BUDUR…. İkincisi, “Türkler tarımla uğraşıyor, Rumlar ticaret yapıyor” ayrımının hiçbir tarihsel dayanağı yok….O ZAMAN SİZ TARİH OKUMAMIŞSINIZ GERÇEKTEN… Ada nüfusunun çok büyük bir çoğunluğu –ki bunlar hem Ortodokslar hem de Müslümanlardı- köylüydü ve tarımsal üretimle uğraşıyorlardı. Elbette bu üretim özgür ve genel refaha yol açar bir biçimde değil gerek Osmanlı’nın gerekse de Kilise’nin ağır baskı ve sömürüsü eşliğinde gerçekleşiyordu. Yani Ediz Tuncel’in anlattığı gibi ortada “zengin Rumlar ve fakir Türkler” değil, işbirliği yapan Osmanlı ve Kilise yönetimi ile, sömürülen ve baskılanan Müslüman ve Ortodoks köylüler vardı. EEE, BU İDDİANIN BENİM İDDİALARIMDAN FARKI NE????  Ediz Tuncel tarihi bilgileri böylesine çarptırdığı için, BENİM İDDİAMI AYNEN ORTAYA KENDİ İDDİANIZMIŞ GİBİ KOYACAKSINIZ VE  DÖNÜP BENİM TARİHİ BİLGİLERİ ÇARPTIRDIĞIMI İDDİA EDECEKSİNİZ…BU AYIK BİR İNSANIN YAPACAĞI BİR ELEŞTİRİ DEĞİL… örneğin bize, askeri-bürokratik Müslüman yöneticilerinden oluşan Osmanlı’nın Kıbrıs’taki yönetimi ile Ortodoks olan Kilise’nin birlikte Müslüman ve Ortodoks köylülere karşı giriştiği sayısız işbirliğini, Osmanlı’nın Kilise’ye sağladığı başta vergi toplama ve mülk edinme yetkisi olmak üzere sayısız imtiyazı açıklayamaz. AÇIK BİR DİLLE OSMANLININ RUMLARA KARŞI DAHA İMTİYAZLI DAVRANDIĞINI BELİRTTİK, DAHA NE DİYELİM, KIBRIS VE OSMANLI TARİHİNİ BİRAZ İNCELEYEN BİRİ BÜTÜN BUNLARI BİLİR, NEYİ AÇIKLAYAMAZMIŞ İFADELERİMİZ??? Yine aynı şekilde Ediz Tuncel bize, Müslüman ve Ortodoks köylülerin birlik olarak Osmanlı’ya ve Kilise’ye karşı gerçekleştirdikleri başta meşhur Gavur İmam İsyanı olmak üzere çeşitli isyanları açıklayamaz. BURDA AMAÇ BENİM YAZIMI ELEŞTİRMEK Mİ, YOKSA “BAK KARDEŞİM, AHA BEN BUNU DA BİLİRİM” EDASIYLA BİLGİÇLİK TASLAMAK MI??? Ediz Tuncel’in Osmanlı tarihine bakışı, “ezenler-ezilenler” çerçevesinde, yani feodal yöneticiler ile köylüler arasındaki çelişki çerçevesinde değil de altı boş bir “Rumlar-Türkler” çerçevesinde olduğundan,  BU SADECE SİZİN ALGINIZ, 35 BİN İNSAN BENİM NE DEDİĞİMİ ANLADI, SİZ ANLAMADINIZ, ANLAMADIĞINIZI FAKAT 35 BİN İNSANIN ANLADIĞINI SANKİ SADECE SİZ ANLAMIŞSINIZ GİBİ ANLATMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ…bize nasıl olur da lüks ve refah içinde yaşayarak işbirliği yapan Müslüman/Türk Osmanlı yöneticileri ile Ortodoks Kilisesi yöneticilerinin varlığını; bunların karşısındaysa sefalet, baskı ve sömürü altında yaşayan Ortodoks ve Müslüman köylülerin varlığını açıklayamaz ! ORTODOKSLAR, HRİSTİYANLAR VEYA RUMLAR, NASIL İFADE EDİLİRSE EDİLSİNLER, HİÇBİR ZAMAN MÜSLÜMANDAN DAHA FAZLA BASKI ALTINDA KALMADILAR, DAHA ZOR EKONOMİK ŞARTLARDA YAŞAMADILAR, KALSALARDI ADAYI ÇOKTAN TERKEDER VE YUNANİSTAN’A GİDERLERDİ, KEYİFLERİ HER ZAMAN İÇİN MÜSLÜMAN NÜFUSTAN DAHA YERİNDE OLMUŞTUR…Ediz Tuncel’in sözünü ettiği “ticaret yapan Rumlar” ise Ortodoks halk içinde çok küçük bir azınlıktı, ve bu azınlık, Kilise ve Osmanlı yönetimi ile işbirliği içinde, yine Ortodoks ve Müslüman köylülere karşı egemenlik sürüyorlardı….RUMLARIN TİCARİ YÖNDEN HİÇBİR ZAMAN AZINLIKLARI OLMADI, RUMLARIN KURDUĞU TİCARİ İLİŞKİLER TOPLUMLARINI YEDİDEN YETMİŞE BİR SAADET ZİNCİRİ KURMUŞLAR, KİLİSE DE BUNUN BİR PARÇASI OLMUŞ, O YÜZDEN KİLİSE İNANILMAZ DERECEDE ZENGİNLEŞMİŞ VE DİNİ GÜCÜNÜN ÖTESİNDE POLİTİK VE EKONOMİK BİR GÜCE DE SAHİP OLMUŞTUR, MÜSLÜMANLAR İSE HER DAİM DEVLETE HESAP VERİR BİR KONUMDA YAŞAMIŞLARDIR…  Osmanlı’nın neden bu küçük azınlığın özgürce ticaret yapabilmesine olanak tanıdığına ise, yazıyı uzatmamak adına burda girmeyelim. AYRINTIYA GİRSENİZ, YİNE KENDİ KENDİNİZİ ÇÜRÜTECEKSİNİZ, KEŞKE BURDA DA GİRSEYDİNİZ…

Ediz Tuncel, yazının ilerleyen bölümlerinde, Kıbrıslı Türklerin, 1878’de adayı Osmanlı’dan kiralayan ve 1914’te tamamen işgal eden Britanya’ya karşı direndiklerini söylüyor. Ediz Tuncel, yukarda da belirtildiği gibi, meseleye sınıfsal HANGİ SINIFLAR VARDI, BİR AÇIKLAYIN BAKALIM, YUKARDA  DİYORSUNUZ Kİ MÜLSÜMANLAR VE ORTODOKSLAR VARDI, ŞİMDİ DİYORSUNUZ Kİ SINIFLAR VARDI…YOKSA HER İKİSİ DE Mİ VARDI??? RUMLAR- TÜRKLER YOK MUYDU? SINIFLARI VE TOPLUMLARI OLUŞTURANLAR KİMLERDİ PEKİ, RUMLAR VE TÜRKLER DEĞİL MİYDİ? RUMLAR VE TÜRKLERİN AYRI AYRI SINIFLARI YOK MUYDU? HER TOPLUMUN KENDİ SINIFLARININ YAPISI BİRBİRİNİN AYNISI MIYDI, YOKSA FARKLI MIYDILAR??? bir çerçeveden değil de “Rumlar-Türkler” gibi bir çerçeveden baktığından, Kıbrıs’taki Britanya yönetimi esnasında Britanya’ya biat eden, yağ çeken, kul olan Müslüman yöneticilerin varlığını elbette bizden gizlemek zorunda kalıyor. KİMSEYİ KİMSEDEN GİZLEDİĞİMİZ YOK, HERKES KİMİN NE OLDUĞUNU BİLİYOR, SİR MÜNİR ÖRNEĞİ DE TÜM TOPLUMA MAL EDİLEMEZ, YOKSA EDİLEBİLİR Mİ??? SİR MÜNİR’E SİR PAYESİ VERİLDİ DİYE BU PAYE BÜTÜN KIBRIS TÜRKLERİNE Mİ MAL EDİLMELİDİR??? 1900’lü yılların ilk kısmında, uzunca yıllar Kıbrıs’taki Müslüman toplumunun liderliğini tutan Münir Bey’e İngiliz Sömürge İdaresi’ne hizmetlerinden dolayı “Sir” payesi verilmesi ya da 1948’de Kıbrıslı Türk milliyetçi liderliği tarafından organize edilen mitingin ana sloganı ve talebinin “Muhtariyet esaret, ENOSİS ölüm; adil İngiliz İdaresi’nin devamını iseriz” olması, Ediz Tuncel’in çizdiği “Britanya mandasına direnen Türkler” resminin neresine sığacaktır acaba ? 1914’te Britanya’nın adayı tamamen işgal etmesi sonrasında, Kıbrıs’ın Müslüman bürokrat/yönetici sınıfı, KİMMİŞ BUNLAR, AÇIKALAYIN DA GÖRELİM, ÖYLE HAVADA KALMASIN, ÜÇ-BEŞ AĞZI LAF YAPAN, KENDİ ÇIKARINDAN BAŞKA HİÇBİRŞEY DÜŞÜNMEYEN VATANDAŞ MI YOKSA, KİMLER??? HEM BENİ SOMUT BİLGİ VERMEMEKLE ELEŞTİRECEKSİNİZ HEM DE HAVADA KALAN İFADELERLE BENİ ELEŞTİRECEKSİNİZ!!! BRAVO TAKTİĞİNİZE, DERİM…  Britanya Sömürgeler Bakanlığı’na şu mesajı göndermiştir : “Bütün sadakatimizle Kıbrıs Müslümanlarının İngiliz İmparatorluğu ile bütünleşerek, güvence altına alınmalarını rica ediyoruz. Bu ricamızın reddedilmeyeceğine inanıyoruz, çünkü ada Müslümanları İngiliz İmparatorluğuna sadık olduklarını, 1878’den beri kanıtladılar.” 1935 yılında adadaki Britanya valisi Palmer ise, aynen şöyle demektedir : “Yarım yüzyıllık süre boyunca anayasayı uygulayabilmemiz, Türklerin bize olan sadakati ile mümkün olmuştur.” TARİH, BİRBİRİNE YAĞ ÇEKENLERLE DOLUDUR, ANCAK BU BİRBİRİNE YAĞ ÇEKENLERİN BİRBİRLERİNİN KUYUSUNU DA NASIL KAZDILARINI TARİH SAYISIZ ÖRNEKLE DOLDURMUŞTUR…BİRŞEYİ DEDİLER DİYE DOĞRU OLDUĞUNA MI İNANACAĞIZ…ÖRNEĞİN AĞZINDAN KÖPÜKLER SAÇARAK BİZE, KIBRIS TÜRKLERİNE KÜFREDENLERİN SİYASETEN RANT UĞRUNA “BİZ SİZİ SEVİYORUZ” DEMESİNE Mİ İNANACAĞIZ…YOKSA YERİ GELDİĞİNDE İNÖNÜ’NÜN DEDİĞİ GİBİ, SİZİN TOPUNUZ BAHÇELİ’NİN NÜFUSU KADAR ETMEZ, SİZİN NÜFUSUNUZ KADARI BİZDE HERGÜN DOĞAR, KIBRIS’DA BİZİM STRATEJİK ÇIKARLARIMIZ VAR…DEMESİNE Mİ İNANACAĞIZ…

Ediz Tuncel, yine meseleye sınıfsal bir çerçevede bakmadığından,  bize 1930’larda ENOSİS isteyen Rumlar ve onlara karşı “hop dedik, biz de buradayız, burası bizim de vatan toprağımızdır, Anadolu’nun bir parçasıdır, Kıbrıs’ı size yedirmeyiz” diyen Türkler gibi bir çerçeve çizmektedir. Bu çerçeve bize, Ediz Tuncel’in sözünü ettiği yıllarda Kıbrıslı Elenlerin -1926’da- oluşturduğu Kıbrıs Komünist Partisi’nin nasıl olur da ENOSİS’e karşı direndiğini, Kilise’nin ve oluşmakta olan Kıbrıslı Elen burjvazisinin düzenlediği ENOSİS niyetli mitinglere karşı eylemler düzenlediğini, hatta Kıbrıs Komünist Partisi’nin, Yunan Ulusal günü kutlamasına karşı gösteriler yaptığını ve bu parti üyelerinin Limasol’da Yunan bayrağını indirerek yerine Bolşevik bayrağı çektilerini, Limasol’da ve Lefkoşa’da ENOSİS’çi toplantıları dağıtmaya çalıştıklarını açıklayamaz. Yine Ediz Tuncel’in iddia ettiği “Kıbrıs Anadolu’nun bir parçasıdır diyen Türkler”in yönetici sınıfının, nasıl olur da adadaki Britanya varlığını desteklediklerini Ediz Tuncel bize açıklamalıdır. Ediz Tuncel’in açıklaması gereken bir diğer şey ise, örneğin Bodamya köyünde birlikte kardeşçe yaşayan Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Elenlerin, “bizim köyümüze milliyetçilik giremez” diyerek hem ENOSİS’e hem de TAKSİM’e karşı silahlanıp birlikte direnmelerinin arkasında yatan tarihsel gerçeklerdir NERDE OLDU BÖYLE BİR DİRENİŞ, RÜYANIZDA MI GÖRDÜNÜZ???.

Ediz Tuncel, Kıbrıs Cumhuriyeti sürecine dair ise “1960’larda Rumlarla birlikte kurduğu devletin daha kuruluş anlaşmalarının imzalarının mürekkepleri bile kurumadan anasının, Rumların, İngilizlerin ve Amerikalıların ustaca kotardığı tezgahlarla korkunç bir kaosa itildiğini çaresizce gören ve 11 yıl süren bu tezgah”a maruz kalanlardır Kıbrıslı Türkler diyor. Hikayeye bakar mısınız ! 1960 nüfus sayımına göre Kıbrıslı Türklerin nüfusu 100 bin civarıydı, ve bu fantastik hikayeye göre, ABD, Türkiye, Britanya ve Kıbrıslı Elenler, yani nerdeyse “yedi düvel”, işi gücü bırakıp bu 100 bin kişiye tezgah kurmuştu ! EVET ÖYLE OLMUŞTU, ÇÜNKÜ 1962DE RUSLAR KIBRIS’IN GÜNEYİNDEKİ, HANİ BUGÜN DE MESELENİN ÖZÜNÜ ORTAYA KOYDUĞU GİBİ, ENERJİ YATAKLARINI MAKARİOS’LA BİRLİKTE İŞLETİP DE AVRUPA’YA SATMAYI PLANLIYORLARDI, MAKARİOS BUNA SICAK BAKINCA CAMİ DUVARINA ÇİŞİNİ ETMİŞTEN BETER OLDU, BİR ANDA İNGİLİZ VE AMERİKALILARIN AYAK OYUNLARIYLA KARŞILAŞTI, ÖRNEĞİN İNGİLİZLERİN ORTAYA ATTIĞI ANAYASA DEĞİŞİKLİK ÖNERİSİ GİBİ,  Asıl ilginci, Kıbrıslı Elenlerle bir olup Kıbrıslı Türklere tezgah kurduğu iddia edilen ABD’nin, nasıl olur da yıllar boyunca Kıbrıslı Elenlerin o zamanki liderliğini tutan Makarios’u devirmeye çalıştığını, hatta bunun için Makarios’a karşı birden çok kez suikast girişiminde bulunduğunu Ediz Tuncel bize nasıl açıklayacak acaba ? AMERİKAN RESMİ TARİH SİTESİNDE AÇILAN ARŞİVLERİ 1950’DEN 80LERE KADAR BULURSUNUZ, HER SATIRI İNCELEMEYE AÇILMAMIŞ OLSA DA, BÜYÜK BÖLÜMÜ AÇIKTIR VE İNCELEMEYE DEĞER, KALDI Kİ SADECE KIBRIS TARİHİ DEĞİL, ORTADOĞU TARİHİ ÜZERİNE EN AZ ON YILLIK BİR ARAŞTIRMA YAPMIŞ, BU KONULARDA DÜNYA KADAR PARA VE ZAMAN HARCAMIŞ BİRİ OLARAK BU BİLGİLERE SAHİBİM, HARİÇTEN GAZEL OKUYANLARDAN DEĞİLİM…SİZE DE TAVSİYEM, EN AZ KENDİNİZ TATMİN OLANA KADAR ARAŞTIRIN, YOKSA SIRF EDİZ TUNCEL’E MEYDAN OKUMAK ADINA BOL BOL HAMESET  ÜRETİRSENİZ DUVARA TOSLADIĞINIZLA KALIRSINIZ…Yine aynı şekilde, “başlarına örülen tezgahtan habersiz olduğu” iddia edilen Kıbrıslı Türklerin milliyetçi liderliğinin (ki başını Denktaş çekiyordu), nasıl olur da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin daha mürekkebi kurumadan ayrılıkçı planlar tezgahladığı bize nasıl açıklanacak ? Gerek Kıbrıslı Elen milliyetçiler gerek Kıbrıslı Türk milliyetçiler AAAAA!!! BÖYLELERİ DE Mİ VARDI KIBRIS’TA??? HANİ YALNIZCA SINIFLAR VARDI??? BUNLAR DA NERDEN ÇIKTI??? ALLAH AŞKINA, ŞAŞIRDIM ŞİMDİ!!!  Kıbrıs Cumhuriyeti kurulur kurulmaz el birliği etmişçesine bu adayı biz Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Elenlere zehir etmeye and etmişlerken, VALLAHİ ÖYLE Mİ OLMUŞ??? VALLAHİ BİLMİYORDUM… “milliyetçiler arasında ‘bizimkileri’ kayırma telaşı” nerden geliyor Ediz Tuncel’in ? BİZİM FANATİK MİLLİYETÇİLERİ ACABA YAZIMIN NERESİNDE KAYIRMIŞIM???

Ediz Tuncel Kıbrıs Cumhuriyeti süreci ile ilgili bir başka değerlendirmesinde de şöyle diyor : “1963de anasının 186 sayılı BM kararına imza atıp da Rum tarafını Kıbrıs Cumhuriyeti’nin resmi temsilcisi olarak tanıdığını, kendisini ise “isyancı, ayrılıkçı” sandalyesine oturttuğunu görendir Kıbrıs Türkü…” Bu konuyla ilgili çeşitli boyutlardan açıklamalar yapılabilir ancak Ediz Tuncel’e sormak gerekir; ısrarla masumlaştırmaya çalıştığı dönemin Kıbrıslı Türk milliyetçi liderliğinin BUNU NERDE YAPMIŞIM ACABA??? SEVGİLİ KARDEŞİM KENDİN ÇALIP KENDİN OYNUYORSUN MİSALİ, KENDİN OKUYUP KENDİN ANLIYORSUN MODUNDASIN, VE BEN CİDDİ CİDDİ SENİN KENDİNİ İSPATLAMA VE BENİ ÇÜRÜTMEYE ÇALIŞMA ÇABALARINDAN USANDIM…HEM NE ALAKASI VARDI TC’NİN 186 SAYILI KARARA İMZA ATMASININ BİZİM MİLLİYETÇİLERLE???. O DÖNEMDE TÜRKİYE SİYASİLERİ ADADA BİR ÇATIŞMA İSTEMİYORDU, ANCAK DERİN DEVLET İSTİYORDU, BİZİM NE İDÜĞÜ BELİRSİZLER DE BUNA MİLLİYETÇİLİK KİSVESİ ALTINDA ALET OLUYORDU, ANCAK BÜTÜN BUNLARI DA TEZGAHLAYAN ABD VE İNGİLİZ DERİN İŞLER SORUMLULARIYDI…RİCHARD HOLBROOK, BOŞUNA MI “KIBRIS KONUSUNDA BİZİM 60-70Lİ YILLARDA YAPTIKLARIMIZ UTANÇ VERİCİYDİ, BÖLGEDEKİ TUTUMUMUZ UTANÇ VERİCİYDİ…” DEDİ ???  bizzat Kıbrıs Cumhuriyeti’nden çekildiğini, hem de bunu dönemin Türkiye başbakanı İnönü’nün aksi yöndeki mektubuna rağmen gerçekleştirdiğini bize neden anlatmıyor ? İSTEDİN DE ANLATMADIK MI? AMA BU KONUDA ÇOK GEÇ KALDIN DİYEBİLİRİM, GEÇMİŞ YAZILARIMDA BU KONULARA DEFALARCA DEĞİNDİM, VE YAZDIKLARIM GAYRI RESMİ OLARAK AKLINA GELMEYECEK YERLERDE BİLE DEĞERLENDİRMEYE ALINDI, ARŞİVLENDİ, YERİ GELDİĞİNDE DERS NOTU OLARAK BİLE VERİLDİ…

***

Cevabı verilecek birkaç şey daha olmakla birlikte burada duralım. İYİ Kİ DURDUN, BENİM DE YAPACAK BİR TON İŞİM OLMASINA RAĞMEN KALKTIM SANA CEVAP YAZDIM…Son olarak şunu söyleyelim : Yazıyı okuyanlar görecektir ki, tuhaf bir biçimde Ediz Tuncel, sürekli olarak “yıllar boyunca anavatanı için her şeyi yapmış, anavatanı için yeri gelince ölmüş, anavatanının Kıbrıs’taki çıkarlarını korumak için canını feda etmiş” Kıbrıslı Türklerden söz etmekte. YANLIŞ MI BU, KIBRIS’TA ÖLDÜRÜLEN TÜRKLER KENDİ KEYİFLERİ İSTEDİ DİYE Mİ ÖLDÜRÜLDÜLER, SAHNEDE TÜRKİYE-YUNANİSTAN ÇATIŞMASININ ALT SAFHASI OLAN KIBRIS’DA TÜRK-RUM KAVGASI SONUCU ÖLDÜRÜLDÜLER…Bu başlı başına Kıbrıslı Türk halkının gerek geçmişte Kıbrıslı Elen milliyetçi liderliği karşısında, gerekse de bugün Türkiye devleti ve Kıbrıs’taki yerli işbirlikçileri karşısında verdiği varoluş mücadelesine karşı bir hakarettir. AŞIRI SOL VE DUYGUSAL KAFAYLA YAZILACAK YORUM ANCAK BU KADAR OLUR, ZATEN  BU TARZI YÜZÜNDEN SOL DÜNYA TARİHİNDE HAYIR ETMEMİŞTİR, FANATİK MİLLİYETÇİLİK VE DİNCİLİK HER ZAMAN SOLUN DAHA İNSANCIL FELSEFESİNİN ÖNÜNE GEÇMİŞTİR…BUNUN DA TEK SEBEBİ, DÜNYANIN BURNUNUN UCUNDA DÖNDÜĞÜNÜ SANAN VE SOL GÖSTERİRKEN SAĞ VURMAYI MARİFET SAYAN, GÜNÜN SONUNDA FANATİK MİLLİYETÇİLİĞİN VE RADİKAL DİNCİLİĞİN İNSANCIL POLİTİKALARIN ÖNÜNE GEÇMESİNE VESİLE OLAN SOLCU MÜSVEDDELERİDİR, Kİ BUNLAR DA BİZDE HİÇ EKSİK DEĞİL, MAALESEF Kİ…Kıbrıslı Türkler –ki sadece Kıbrıslı Türkler değil, belli bir coğrafyayı vatan bellemiş bütün insanlar-, yaşadıkları topraklarda insanca ve diğer halklarla kardeş bir şekilde var olabilmek için mücadele ederler yeri geldiğinde. Ediz Tuncel’in anlatımına göre ise, Kıbrıslı Türkler bütün bunları var olabilmek ve ada üzerinde onurlu, özgür ve refah bir şekilde yaşayabilmek için değil, “Türkiye’nin adadaki çıkarlarını korumak için” yapmıştır ! Buna da cevabımız şöyle olsun : Vardık, varız, varolacağız; ama kimse için değil, kendimiz için !ÖZETLE, SEVGİLİ ÖZKIZAN, DAHA GİDİLECEK ÇOK YOLUN VAR, BİRİNİ ELEŞTİRECEĞİNDE, ÖNCE KENDİ KENDİNLE ÇELİŞKİYE DÜŞMEMEYİ ÖĞREN Kİ AKADEMİK TAHLİLLERLE BUNU YAPACAKSAN, DAHA BAŞINDAN KENDİ ELİNLE KENDİNİ MAT ETMEYESİN…BİRİNE TARİH DERSİ VERECEĞİNDE, EĞER DAHA BAŞINDAN KENDİ KENDİNLE ÇELİŞKİYE DÜŞECEKSEN VE SADECE, ANLATILMAK İSTENENİN DIŞINDA ALGI GELİŞTİRECEK VE  KENDİNCE ANLADIĞIN NOKTALARLA TARTIŞMA BOYUTU YARATACAKSAN,  BİR TARAFTAN DA KENDİNİ İSPATLAMA DERDİNE DÜŞECEKSEN,  HİÇ KALKIŞMA, BAŞINDAN KAYBETMİŞSİN DEMEKTİR…

VE SON OLARAK, ELEŞTİRMEYE KALKTIĞIN İNSAN, YUKARDA ADI GEÇEN KESİMLERİN SEVGİSİNİ KAZANMASA DA (HİÇ DERDİM DE DEĞİL), DÜŞMANLIĞINI KAZANMIŞ (BU DA DERDİM DEĞİL) VE DAHA DA ÖTESİ, DÜŞMANLIKLARININ YANINDA SAYGILARINI DA KAZANMIŞTIR (BU DERDİMDİR, BUNA ÖNEM VERİRİM). VE DAHA DA ÖTESİ, BURADA BELİRTMEK İSTEMEZDİM AMA, GEREKTİĞİNDE O BAHSETTİKLERİNİN, AŞIRI UÇLARIN, ZORLADIĞI SINIRLARI DA CANINI ORTAYA KOYARAK SONUNA KADAR ZORLAMASINI DA BİLMİŞTİR. KIBRIS TÜRKÜNÜN KİMLİĞİNE SAHİP ÇIKMADAN ÖNCE, BUNU HIZLI SOLCULARIN DA DENEMESİNİ İSTERİM, GÖRELİM BAKALIM, LAFAZANLIKTA SINIR TANIMAZLAR, AMA “YÜREKLERİ” NEREYE KADAR SÖYLER…DÜŞMANI TEŞHİS ETMEK KOLAYDIR, AMA KENDİ EVİNDEN, KENDİ IRKINDAN OLAN DÜŞMANI KENDİ HİZANA ÇEKMEK, ONU KAZANMAK VE DÜŞMANLIĞI BİTİRMEK HER BABAYİĞİDİN HARCI DEĞİLDİR…BU DA SENİN YAKLAŞIMLARINLA OLACAK BİR İŞ KESİNLİKLE DEĞİLDİR…

Ediz Tuncel

 

Celal Özkızan’ın yazısı:
http://www.ankaradegillefkosa.org/tarih-bilmeden-tarih-dersi-vermeye-calismak-ediz-tuncele-cevap-celal-ozkizan/