Kadına Yönelik Şiddet: Niyetler ve Gerçekler – Cansu N. Nazlı

Ev içi şiddete maruz kalmanız durumunda izlemesi gereken prosedür özetle, polise şikâyet yapılması ve hastaneden rapor alınması, koruma emri başvurusu, evlilik varsa ve sonlandırılmak isteniyorsa boşanma davası açılmasından oluşuyor.

Polis Şikayeti

İlk adımda şiddetten bir şekilde kurtulup polise gidebilseniz bile çok ciddi darp edilmemişseniz polis şikayetinizi alıp dosya açmaktan imtina edecek, dahası sizi evinize dönmeniz konusunda telkinlerde bile bulunabilecektir. Şiddete uğrayan birini bırakın polise şikayetini almasında ısrarcı olmayı, yaşadığı travma sebebiyle çoğunlukla derdini zor anlatacak durumdadır ve bu safhada bir avukatı bulunmadığı takdirde şikayetinin ciddiye alınıp etkin şekilde ilerletilmesi oldukça zordur.

Kadın Sığınma Evi

SORÖV tarafından büyük özveri ve gönüllükle yürütülen sığınma evi projesi geçtiğimiz aylarda sonlandığından bu yana Kıbrıs’ın kuzeyinde şiddete uğrayan kadın ve çocukların gidebilecekleri tanıdık ve akrabaları bulunmuyorsa başlarını sokacak bir çatı bulunmamaktadır. Maddi durumunuzun bir yerde geçici olarak kalabilmeye elverişli olmaması, çoğu kez sokakta kalmamak için şiddet görülen evden ayrılamamaya neden olur.

Koruma Emri

Koruma emri, kabaca tariflersek şiddet uygulayanın şiddet uyguladığı kimseye, evine, iş yerine, ailesine 200 metreye kadar yaklaşamaması, telefon, internet gibi haberleşme araçlarıyla irtibat kurmasını yasaklamak gibi özetle şiddet uygulayan ile şiddete maruz kalan arasındaki bağlantının şiddet tehdidi geçene değin koparılmasını sağlayan önlemlerdir. Mahkemeye tek taraflı olarak yapılan koruma emri başvurusunu da yine bir avukat aracılığı ile yapılmanız gerekir.

Boşanma Davası

Şiddet durumunda boşanmak kişinin tercihine bağlı olmakla birlikte diğer safhalarda olduğu gibi burada da geçimini sağlayabilmeniz, barınabileceğiniz bir yerin bulunması gibi faktörler önemlidir. Ayrıca boşanma davası açmak da bir avukat tutmanızı gerektirir ve tarafların arasındaki ilişkinin bu kadar sorunlu olduğu bir durumda boşanma davasının ihtilaflı olması yüksek ihtimaldir. Bu da uzun bir yargı süreci ve süreç uzadıkça artan dava masrafları yanında bilhassa duruşma safhasında mahkemede devamlı bulunmayı gerektirir.

Görüldüğü gibi şiddete uğrayan bir kadın eğer bir birikimi, iyi bir geliri ve başını sokacak bir damı yok ise şiddet gördüğü koşullardan kurtulması hayli zordur. Avukat ücretini ve kalacak bir yeri bir şekilde halletse dahi kadının belli periyotlarla mahkemeye gelmesi gerekliliği iş yerinden sürekli izin alması ve varsa çocuğunu bir yere bırakması, oldukça sorun yaratır.

Aile Yasası Değişikliği

Haziran 2015’te kabul edilen Aile (Değişiklik) Yasası aslında kadına yönelik şiddet durumunda ilerleme niteliğinde birçok unsur barındırmaktadır. Bunlardan en önemlileri maddi geliri asgari ücretin bir buçuk katına kadar olan kimselere şiddete uğramaları durumunda adli yardım sağlanması ve mahkemeye bu yönde yapılacak başvurulardan vergi, resim, harç alınmamasıdır.

Şiddet durumunda hukuk yoluna başvurmak isteyen kimseye sağlanacak böylesi bir desteğin yasa değişikliği Meclis’ten geçmesine rağmen gerçek hayatta bir karşılığı olmamıştır. Çünkü yasal düzenleme, böyle durumda kişiye adli yardım sağlanması ve dava harç, vergi ve resim gibi ücret alınmaması için Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’ne başvuru yapılmasını şart koyuyor. Ancak böyle bir daire yok. Yani bin bir tezahürat ile geçen ‘en ilerici yasa’ kadına yönelik şiddet durumunda kilit rolleri gerçekte olmayan bir daireye vermiş.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi Yasa Tasarısı, ilgili BM sözleşmesi (CEDAW) ve Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne(İstanbul Sözleşmesi) tam bir uyumla hazırlanmış, 2014 yılının sonunda Zorlu Töre’nin bile olduğu meclis komitesinden oy birliğiyle geçmiş. Meclisten de oy birliğiyle geçmiş.

Dahası yasa 2014’te Mecliste görüşülürken muhalefette bulunan, şimdinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, UBP Milletvekili Ersan Saner, bunun önemli bir yasa olduğunu söyleyerek bütçe görüşmelerinden daireye bütçe ayrılmamasını samimiyetsiz bulduğunu söylemiş.

Bu yasa ve ardından Aile (Değişiklik) Yasası geçerken sivil toplumdan alkışı CTP almış.

Adli yardım sağlanmasından, şiddeti önleme merkezleri ve sığınma evleri kurulmasına kadar hayati önem arz eden bu uygulamalar için yasa ile Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’nin yetkilendirilmesini CTP öngörmüş.

Tüm kilit roller verilen bu dairenin kurulup icraata geçmesi için de yine CTP bütçe ayırmamış.

Özetle, CTP’li vekillerin yasa değişikliği önerileri oy birliğiyle ve UBP’nin dahi desteğiyle Meclis’ten geçerken (Ağustos 2013’ten Nisan 2016’ya kadar) CTP-DP ve CTP-UBP hükümetlerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı kesintisiz elinde bulunduran CTP önce bütün yetkileri Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’ne veren bir düzenleme yapmış ama bu daireyi kurmamıştır.

Yasa geçerken söylem olarak destek belirten ve olumlu oy veren ancak bakan olunca kendisi ile yapılan görüşmede bütçe olmadığı için sığınma evini açmayacağını ve daire olmadığı için başına bir atama yapmayacağını söyleyen Ersan Saner’e bakınca UBP’nin bu konuda eşsiz bir basiretsizlik gösterdiğini düşünmüyoruz. Zira, toplumsal cinsiyet eşitliği vaatleriyle iktidara gelen CTP’nin 3 yıllık hükümet siciline baktığımızda aynını görüyoruz.

“Kurtuluşu bir başkasında görmek yıkılmanın en kolay yoludur”

Bugün UBP gibi CTP’nin de, içerisinde samimiyetle bu konulara eğilen kadınlar olsa bile kurumsal olarak kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadın özgürleşmesinin yolunu açacak siyasi özne olmadığı yakın tarihle ıspatlıdır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadının özgürleşmesi ancak kadınlar öncülüğünde verilecek örgütlü bir mücadele ile mümkündür. Gerisi, kurtuluşu bir başkasında görmek demektir ki, Simone’nun dediği gibi bu yıkılmanın en kolay yoludur.

Cansu N. Nazlı
Bağımsızlık Yolu Üyesi