Sendika İle Güçlü Olduğumuzu Yalnız Olmadığımızı Hissederiz!

Bağımsızlık Yolu’nun başlatmış olduğu Sendikasız Çalıştırılmak Yasaklansın kampanyası ses getirmeye devam ediyor. Bağımsızlık Yolu özel sektör emekçileri ile bir araya gelerek, yaşadıkları sorunları dinledi. Özel sektörde emekçi/patron ilişkisini, emek sömürüsünü, çalışma yaşamında maruz kaldıkları baskıları, güvencesizliği ve sendikanın önemini bire bir emekçilerin ağzından siz okurlara sunuyor. Yapılan röportajlarda özel sektörde çalışan emekçilerin “İş Güvencesi” için kişilerin isimleri yayınlanmamaktadır.

Bir arkadaşın dediği gibi hepimiz “Süpermeniz” aslında. Hiçbir güvenliğimiz yok. Dört katlı, beş katlı binaların dışında boya, sıva yapıyoruz. Düşmememiz de ölmememiz de bir mucize. Neredeyse her hafta irili ufaklı iş kazaları yaşanıyor ancak hiçbir önlem alınmamakta. Şu an çalışanların kullandığı tek malzeme eldiven, onu da kendi paralarıyla alıyorlar…

BY: Nerelisiniz? ve Kaç yıldır Kıbrıs’ın kuzeyindesiniz?

E.E: Suriyeli Aleviyim. Ancak doğum yerim Hatay Altınözü. Kıbrıs’a ilk kez 2002 yılında geldim. 2 yıl burada çalıştıktan sonra geri döndüm ve 3 yıllık bir sürecin ardından tekrardan 2005 yılında ailemi de yanıma alarak Kıbrıs’a geldim. O gün bugündür buradayım.

BY: Ne iş yapıyorsunuz?

E.E: Asıl mesleğim kalıpçı ustalığı, fakat burada sadece bu işle uğraşmıyorum. Kalıp, sıva, beton dökümü vs. yani anlayacağınız sıfırdan bitimine kadar bir inşaatın tüm aşamalarında çalışmak zorundayız. Burada mesleğinize göre çalıştırılmıyorsunuz. İhtiyaca göre her kılıfa giriyoruz.

BY: Kıbrıs’ın kuzeyine yerleştikten sonra sosyal hayatta ne gibi sıkıntılar ile karşılaştınız?

E.E: Dürüst olmam gerekirse ilk geldiğim yıllarla şu an arasında çok büyük farklar var. Hem iş ortamında hem de yaşadığımız yerlerde dışlandığımızı hissediyoruz. İnsanlar bizlere farklı gözle bakıyorlar. Beş on yıllık komuşularımız bile sanki de katil ya da hırsızmışız gözüyle bize bakıyor. Farklı bir kültürden geliyor olmamız doğrudur. Ancak sadece ekmeğimizin peşindeyiz. Dışlanmışlık hissini çok fazla hissediyoruz.

BY:Ne gibi dışlanmışlıklar yaşıyorsunuz?

E.E: Size başımdan geçen bir olayı anlatayım. Yaşadığım mahallede 3-4 genç arabalarını evimin karşısındaki araziye çekerek alkol almaya başladılar. Rahatsız olduğumuz için dışarıya çıkarak saatin çok geç olduğunu ve herkesin uyuduğunu söyleyerek, müziğin sesini kısmalarını istedim. Fakat buranın özgür bir ülke olduğunu ve herkesin istediğini yapabileceğini söylediler. Tartışmak istemediğim için eve geri döndüm. Yaklaşık 15 dakika sonra evin önüne arabayla gelerek ellerindeki içki şişelerini fırlatarak pencerenin camını kırdılar. Bunun üzerine, polisi arayarak aracın plaka numarasını verdim ve şikayetçi oldum. Polis geldiği zaman kimliğimi istedi. Ben de vatandaş olmadığımı, çalışma izniyle burada bulunduğumu söyledim. Pasaportumu verdim, poliste Hataylı olup olmadığımı sordu. Ben de; “evet Hataylıyım” dedim. İfadenin ardından polis bana dönerek, “allah bilir ne yaptın da, camlarını kırdılar” diye suçlamada bulundu. Bu beni çok rahatsız etti ama sesimi çıkaramadım. Yaşadığımız zorluklar değil aslında, en çok her şeyin suçlusu bizmişiz gibi davranılması üzüyor.

BY: İş hayatında yaşadığınız problemler nelerdir?

E.E: Bizlere insan gibi davranılmadığını söyleyebilirim. Ben biraz eski olduğumdan daha rahatım ancak yeni işe başlayan çalışanlara bir makine ya da köle gözüyle bakılmakta. Maaşlarımızı düzenli bir şekilde alamıyoruz. Bazen 15 gün bazense 1 ay sonra ödeme alabiliyoruz. Sorgulama hakkımız yok. Sanki de aldığımız para alın terimizle kazandığımız değil de bir lütufmuş gibi davranıyorlar. İzin hakkımız neredeyse hiç yok! Patronlar işin azlığına göre bizleri izne çıkarıyor tabi ödeneksiz olarak aylıkçı gibi görünsek de aslında gündelikçi olarak ödeniyoruz. Hafta 6 günden hesaplanıp Pazar günleri ya da mesai hiç hesaplanmıyor. İtiraz eden de hemen işten çıkarılıyor.

BY: Yatırımlarınız ile ilgili problemler yaşanıyor mu?

E.E: Hemen hemen hiç kimsenin yatırımı veya çalışma izinleri düzenli yapılmıyor. Kaçak çalışan, özellikle iş yoğunluğuna göre gündelikçi olarak gelen arkadaşımız çok. Benim çalışma izinlerim ve yatırımlarım yapılıyor. Ancak tümü maaşımdan kesiliyor. Yeni işe başlayan hiçbir çalışanın kaydı yok. 20 ile 30 arası kişiyi bulan bir ekibiz. Sanırım bunların 9-10 kişisinin evrakları ve yatırımları tamdır. Geri kalan karın tokluğuna çalışmakta. Şimdilerde özellikle Uzakdoğu, Suriye ya da Nijerya’dan gelen işçiler revaçta, çok düşük ücretlerle çalıştırılıyorlar. Ve hiçbir sosyal güvenceleri yok. Birçoğu 1000 TL civarına hafta 7 gün 24 saat işletiliyorlar. Birçoğu hafta sonları patronların ya da tanıdıklarının özel işlerini de karın tokluğuna yapmak zorunda bırakılıyorlar. Tümünün pasaport ve evrakları patronların elinde. Bu insanlar genelde işyerlerinde ya da ambarlarda yatıp kalkıyorlar. Bu yüzden şikayet etme, haklarını arama gibi bir şansları yok.

BY:İş güvenliği de bir sorun bu konuda çalışanlar için önlemler alınıyor mu?

E.E: Bir arkadaşın dediği gibi hepimiz “Süpermeniz” aslında. Hiçbir güvenliğimiz yok. Dört katlı, beş katlı binaların dışında boya, sıva yapıyoruz düşüp de ölmememiz bir mucize. Neredeyse her hafta irili ufaklı iş kazaları yaşanıyor ancak hiçbir önlem alınmamakta. Şu an çalışanların kullandığı tek malzeme eldiven, onu da kendi paralarıyla alıyorlar. Kurulan iskelelerin tümü güvenliksiz zeminde ya da bina ile hiçbir bağlantısı yok. Mağusa’da birkaç ay önce olan kaza da bu şekilde olmuştu. Ara sıra müfettişler tarafından denetleniyoruz ancak o gün de her şeyimiz tam oluyor. Kullanılan tüm elektrikli aletler fişsiz. elektrik alt yapısı olmadığı için sigortalarını ve fişlerini söküp o şekilde kullanıyoruz. Çıplak kablo ile yağmur altında çalışmak ne kadar güvenliyse o kadar güvendeyiz diyebilirim.

BY: Sendikalaşma ile ilgili Bağımsızlık Yolu’nun başlatmış olduğu sendikalı çalıştırılmak yasal zorunluluk haline gelsin mücadelesini duydunuz mu? Ne düşünüyorsunuz?

E.E: Sendikalı çalışmak ile sendikasız çalışmak arasında çok ciddi farklar var. Ben 6 yıla yakın İstanbul’da sendikalı olarak çalıştım. Şunu diyebilirim ki güçlü olduğumuzu, yalnız olmadığımızı hissederiz. Bilirsiniz ki sizden taraf olan birileri var. Patron maaşınızı, yatırımınızı yapmak zorundadır. Aklına estiği gibi sizi işten çıkaramaz. Kampanyayı duymamıştım fakat birilerinin bizim için uğraştığını görmek güzel.

 

Özel Sektörde Çalışma Koşullarını Emekçiler Anlatıyor
1. Röportaj “Sendikamız Olsa; İş Güvenliğimiz, Haklarımız ve Bu Ülke Adına Söyleyecek Sözümüz Olurdu”

“Sendikamız Olsa; İş Güvenliğimiz, Haklarımız ve Bu Ülke Adına Söyleyecek Sözümüz Olurdu”

2. Röportaj “Bankalar, kadın istismarı ile besleniyor”

http://www.ankaradegillefkosa.org/bankalar-kadin-istismari-ile-besleniyor/

3. Röportaj “İşsiz Kalmamak İçin Yönetim İsterse Sağcı, İsterse Solcu Oluyorsunuz!”

http://www.ankaradegillefkosa.org/issiz-kalmamak-icin-yonetim-isterse-sagci-isterse-solcu-oluyorsunuz/

AnkaraDeğilLefkoşa.org Sizinde Sesiniz Olsun!
Özel sektörde yaşamış olduğunuz sıkıntıları, maruz kaldığınız sorunları [email protected] adresine gönderin yayınlayalım.